Arkadaşlık

Dost musun?

Dost musun?
Öyleyse canın canımdır...
Aynan olmalıyım...
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi...
Hem sakınmadan, mertçe...
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı,
Ne şekil gelirse, öylece...
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,
Seni de dupduru isterim karşımda...
Dostsan,
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden!
Arkamdan şikayetlenme!...
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme!
Lâf değil, icraat beklerim senden!
Öyle bak ki, hislerini görebileyim...
Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim...
Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı!
Dil dönerken söylenmeli her şey...
Kulak duyarken anlatılmalı...
Göz bakarken bakmalıyım sana...
Can sağ iken sarılmalı...
Keşkelere meydan vermemeli hayatım,
Pişmanlıklarla yoğrulmamalı....
Hayır!
Dirime selâm vermeyen,
Ölüme de fazla yaklaşmasın!
Dostsan, ölmemi bekleme!
Haklıysam, yaşarken savun beni!
Yaşarken yanımda ol!
İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan!
Ve inanmamışsan, sakın rol yapma!
Her söylediğimi onaylaman şart değil...
Her yaptığımı beğenmen de gerekmez...

Ada Sahibi ya da Ada Olmak

Tanınmış gezgin Thomas Cook bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız bir yerinde çığlıklar atan milyonlarca kuşun havada daireler çizerek uçtuğunu gördü. Kulakları sağır edecek denli yüksek sesle çığlıklar atan kuşların kimileri yoruldukça kendilerini okyanusun dev dalgaları arasına atıyorlardı. Onlar bu son hareketleriyle yaşamlarına son veriyorlar kendilerini okyanusun dalgalarına bırakırken çaresizlikten ölüme teslim oluyorlardı.

Bu olaya yalnızca Thomas Cook değil¤ o bölgede ki balıkçılarda yıllardır tanık olmuşlardı. Kuş bilimcileri ise yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfediyorlar fakat onların birbirleri peşisıra kendilerini ölümün kucağına atmalarının nedenini bir türlü çözemiyorlardı.

Âciz iki yüreğiz...Sen ve Ben..

Sende kendimi görmek ürkütür beni…

Arkadaşımsın, canımsın…

Yüreğimi paylaştığım, ama sınırları aşamayansın…

Herkes gibisin… Âilem desem değil, ben desem değil, sen tam ortadasın…

Yürümek ve ardımızda koca seneleri devirmek…

Bir edeb hikâyesi yazmak hayalim seninle!

Alnım açık, her ânım, konuştuğumuz kelâmlar dizilir gözlerimin önüne..

Sonra düşünürüm, seni bu beden üzdü mü diye?

Aynaya bakarım… Konuşurum kendimle, gözlerimle ve sonra kalbime ilişir gözlerim…

Seni ararım… Kapladığın yer kadar büyür gözlerim!

Ve sonra hâtıralar kendilerini sergiler ve «İzle bizi!..» derler!

Ellerim senden uzak olmamalı, ama ellerini de sarmamalı! Hep yan yana durmalı…

Arkadaşımsın… Canımsın...

Arkadaş

İki arkadaş bir çöl yolculuğunda sohbet ederek yürümektedirler.
Yolculuğun bir anında tartışırlar.Biri diğerine tokat atar.Tokadı yiyenin canı acır, ama sesini
Çıkarmadan kuma böyle yazar.
“ Bugün beni en iyi arkadaşım tokatladı.”
Daha sonra bir vahaya gelirler ve suya girmeye karar verirler.
Tokadı yiyen bataklığa saplanır .tam boğulmak üzereyken arkadaşı onu kurtarır.
Kurtardıktan sonra bir taşın üzerine kazıyarak böyle yazar.
“ Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı. “
Önce tokat atan ama sonra hayatını kurtaran arkadaşı bağırır.
Canını acıttığımda KUMA yazdın, şimdi neden TAŞA yazdın?
Diğeri cevaplar;
“Birisi canımızı acıttığında
KUMA yazmalıyız ki, BAĞIŞLAMA rüzgarı onu silebilsin.Fakat birisi iyilik yaparsa onu da TAŞA kazımalıyız ki, hiçbir güç silemesin.”
“Dost kazanmak ve dostlukları devam ettirebilmek acıları KUMA, mutluluklarımızı da TAŞLARA kazımayı öğrenmekle olur.”

Bunda da Bir Hayır Vardır

Bir zamanlar Afrika da ki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının,ister iyi olsun ister kötü,her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: "Bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi: "Bunda da bir hayır var!"

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu? "Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.

Dostlukta Külfet Olmamalı

Cafer bin Muhammed şöyle derdi:
-Dostlarımdan bana, en fazla ağır geleni, bana karşı tekellüf içinde bulunanıdır.
Bundan sakınırım.
Bana en hafif geleni ise, yanımda bulunduğunda, kendimi yalnızmışım gibi rahat ve
teklifsiz hissettiğimdir.
***
Fudayli de şöyle demiştir:
-İnsanlar, ancak tekellüf yüzünden yekdiğerinden uzaklaşırlar.
Biri, diğer kardeşini ziyaret eder, onda zorlanma ve resmiyet görür.
Böylece ondan uzaklaşır.
***
Ebu Hafs Haddad, Ebu Bekr Şibli'nin evinde bir süre misafir kalmıştı. Şibli misafirini
çeşit çeşit yemeklerle ağırlamıştı.
Ebu Hafs, ayrılıp giderken, Şibli'ye şu teklifi yaptı:
-Ey Şibli! Eğer yolun memleketimiz olan Nişabur'a düşerse, yanıma gel de misafir nasıl ağırlanırmış sana göstereyim?
Şibli:
-Ben ne yaptım ki, ne kusurum oldu ki? diye sordu.
Ebu Hafs:
-Başka ne yapacaksın... Külfete girerek çeşitli yemekler hazırladın. Bu, civanmertlik,
misafirperverlik değildir. Bir dost, misafir gelince öyle davranmalı ki, hizmet ederken
üzerine hiçbir ağırlık çökmemeli; gittiğinde de ferahlık gelmemeli... Gelişi ağırlık,

Keske'lere hayir!!!

Eğer; ilerde bir gün arkanı dönüp KEŞKE demek istemiyorsan. 3 Şeyi
doğru seç..

* Eşini doğru seç.

Doğru eş her zaman uzun zaman flort ettiğin kişi değildir. Önemli olan kısa zamanda da olsa fikirlerinin uyuştuğu, Yaşam tarzlarının benzediği, Espiri anlayışının yakın olduğu, Zor zamanların da hep yanında olacağını bildiğin, Dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, Fikirlerine, olaylara bakış açısına güvendiğin, Senin fikirlerine saygı duyan, Konuşmaktan sıkılmayacağın, Hayata küstüğün zaman seni kabuğundan
çıkartıp eğlendirebilen, Gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anladığın, Aynı zamanda iyi bir arkadaş, Fiziksel görünüşün dışında da seni sen olduğun için sevebilecek ve bunu kaldırabilecek birini eş olarak seçmelisin! ! !

Dünya da böyle biri var mı? diye sorabilirsiniz şimdi. Emin ol var! !

Denizden Gelen Haber

Benim böyle bir arkadaşım var. Dün akşam beynimde gülle gibi oturmuş bir sıkıntıyla ona telefon ettim:
“Hemen bize gel,” dedi. “Eşim uyuyor, ben de kendime kahve pişiriyordum.”

Kalkıp ona gittim. Onunla geçen bir saatten sonra, onunla her görüşmemden sonra olduğu gibi, kendimi daha iyi hissediyordum. Derdim yine olduğu yerde duruyordu ama, eski korkunçluğunu yitirmişti. Sallanan iskemlesine oturup hiç konuşmadan can kulağıyla sizi, sıkıntınızı dinleyen Ken’in yanında rahatlamamaya imkân var mıydı ki...

“Ken” dedim. “İnsanın kafasındaki sorunları çözmekte üstüne yok. Bunu nasıl başarıyorsun?”

Gözlerinden başlayarak bütün yüzüne yayılan bir gülümsemesi vardı.

“Vallahi” dedi, “senden yaşlı olduğum için daha tecrübeliyim de ondan.”

Hayır mânâsında başımı salladım:

Doğru Çalışmak

İki arkadaş, bir ormanda ağaç kesiyorlardı. Birincisi sabahları erkenden kalkıyor, ağaçları kesmeye başlıyor, bir ağacı devirir devirmez, hemen ötekini kesmeye başlıyordu. Dinlenmek bir yana, öğle yemeği için bile kendine zaman ayırmıyordu. Akşamları ise, arkadaşı eve döndükten sonra da çalışmasını sürdürüyor, ondan birkaç saat sonra evine dönüyordu. İkinci adam, ağaç keserken zaman zaman dinleniyordu. Akşam hava kararmaya başladığında ise, daha fazla çalışmaya gerek duymuyor, gecenin karanlığı bastırmadan evine dönüyordu. İkisi de çalışmalarını bir hafta bu biçimde sürdürdükten sonra, ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başladılar. Sonuç, ikinci adam için değil ama, birinci adam için çok şaşırtıcı çıktı. Çünkü arkadaşı, kendisinden daha çok ağaç kesmişti.

Güzel Görebilmek

Aynı kalp rahatsızlığıyla aynı kaderi paylaşan iki yaşlı adam aynı odayı da paylaşıyorlardı. Tek fark biri cam kenarında diğeri ise duvar dibinde yatıyordu. Cam kenarındaki yaşlı adam her gün camdan bakarak arkadaşına dışarısını anlatırdı.



"Bugün deniz sakin, yine de hafif rüzgar var sanırım çünkü uzaktaki teknenin yelkenleri rüzgarla doluyor. Park bu sabah sakin, iki salıncak dolu iki salıncak boş, dünkü sevgililer yine geldi, aynı yere oturup konuşmaya başladılar, elele tutuştular, ne kadar da yakışıyorlar birbirlerine.



Erguvan ağaçları ne kadar güzel açmış her yer mor bir renk almış, erik ağaçları da beyaz çiçekleriyle onlara eşlik ediyor. Denizin üzerindeki martılar bugünkü yemeklerini arıyorlar, ne güzel de dalıyorlar suya."

Bir Hiç Uğruna

İkinci dünya savaşı yıllarında, Alman'lara karşı mücadele eden bir Fransız birliğinde çarpışan iki arkadaştan biri ağır yaralanmıştı. Geri çekilen Fransız birliği, yaralı askeri çatışma alanında bırakmıştı. Yaralı askerin arkadaşı, çatışma alanına dönüp arkadaşını getirmek istiyordu.


“Arkadaşın herhalde ölmüştür” dedi komutan. “Onun cesedini getireyim derken kendi hayatını tehlikeye atmanın gereği yok.”


Fakat, askerin bitmek bilmeyen ricaları karşısında, komutan yumuşadı. Bir müddet sonra çatışma alanından geri dönen askerin sırtında, yaralı bir beden değil, bir ceset vardı.


“Görüyorsun” dedi komutan, “bir hiç uğruna hayatını tehlikeye attın.”


“Hayır” diye cevap verdi asker. “Onun benden istediği şeyi yaptım ve ödülümü aldım. Onu kaldırıp kollarımın arasına aldığımda, henüz ölmemişti.

İnsanlar Vardır

İnsanlar vardır;

Üstü nilüferlerle kaplı,

Bulanık bir göl gibi.

Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.

Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı,

İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.

Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz.

Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz.



İnsanlar vardır;

Derin bir okyanus.

İlk anda ürkütür, korkutur sizi.

Derinliklerinde saklıdır gizi.

Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız.

Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.



İnsanlar vardır,

Coşkun bir akarsu.

Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.

Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler.

Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz.

Bu tip insanla bir ömür dolmaz.



İnsanlar vardır;

Sakin akan bır dere. İnsan rahatlatır,

Huzur verir gönüllere.

Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.

Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.



İnsanlar vardır;