Kırlangıcın Aşkı

Kırlangıcın biri, bir gün bir adama aşık olur. Günlerce penceresinde onu gözler. Derdini anlatmak, içini dökmek ister ama nedense bir türlü csaret edemez.

Günler günleri takip eder, sonbahar yaklaşır. Zamanının az kaldığını farkeden Kırlangıç nihayet tüm cesaretini toplayarak gönül verdiği adama her şeyi anlatmaya karar verir.

Pencereyi açıp temiz havayı teneffüs etmek isteyen genç adam, güzel bir kuşun karşıdaki ağacın bir dalından kendini izlediğini görür. Camına doğru uçtuğunu farkederek irkilir. O ne! Hayret edilecek bir şey, kuş hiç korkmamakta hatta, camın pervazını tutan ellerine kadar yaklaşmaktadır. Kısa bir sessizliğin ardından kuş dile gelir ve

"Ey sevimli adam, ne zamandır ben sana aşığım. Ne olur beni içeri al, dost olalım" der. Fakat son derece ciddi olan adamın bu kuşla uğraşacak vakti yoktur, kabaca kuşu iter ve

"Hadi git işine. Ben senle uğraşamam" der.

Kırgın, küskün bir halde geri dönen Kırlangıç sevilmeden sevebilecek kadar sadık, herşeyi göze alabilecek kadar sevdalıymış adama. Bir kaç gün sonra tekrar gelir.

"Ne olur beni reddetme. Al beni içeriye. Sana arkadaş olurum, bak sen de benim gibi yanlızsın."

Fakat adam çok acımasızdır. Bir türlü taş kalbi yumuşamaz,

"Git işne yahu. Sen ne biçim bir yaratıksın. Ben seni içeri alıp da ne yapacağım?"

Dertli Kırlangıç tekrar uçar yanlızlık kokan yerlere. Çok üzüntülüdür. Kendi kendine bir süre daha bekleyeyim de son bir defa daha varayım yanına. Belki bu defa kabul eder der.

Yaz neredeyse bitmek üzeredir. Esen rüzgarlar ile etrafa dağılmaya başlayan yapraklar güz'ün geldiğini acı acı hatırlatır masum kuşa. Bir ümit daha yeşerir içinde ve son bir kez daha sevdiğini görmeye gider.

"Bak, yaz bitiyor. Yakında sıcak ülkelere göç etmem gerekecek. Dışarısı soğuk. Çok üşüyorum. Ne olur beni al içeri. Seni eğlendirir hoş vakit geçirtirim sana. Senin hiç mi bir dosta ihtiyacın yok. Arkadaş olayım sana."

Fakat ne mümkün bu defa da terslenen Kırlangıç tüm ümitleri kırılmış, çaresiz tekrar uçar, gider. Hem de bir daha geri dönmemecesine. Sıcak ülkelere göç eder.

Uzun süre kuşun gelmediğini fark eden adam yavaş, yavaş fikrini değiştirmeye başlar.

"Ben ne aptal bir adamımım. Şuncacık kuşun bana ne zararı olurduki bir türlü bu teklifi kabul etmedim. Hem ona iyilik yapmış olurdum, hem de can sıkıntısından kurtulurdum" demeye başlamış. Fakat kuş bir daha geri gelmemiş.

Kış bitmiş, göçmen kuşlar dönmeye başlamışlar. Genç adam gözlerini pencereden ayıramıyormuş. Fakat beklediği kuş bir türlü dönmüyor, penceresine uğramıyormuş.

Günler günleri kovalamış, yaz aylarının ortalarına gelinmiş. Kuşun geri dönmesinden ümidini kesen genç adam, görmüş geçirmiş bir dostuna gitmiş. O her şeyi bilirmiş. Çünkü hayatı kitaplar arasında geçmiş.

Derdini ona anlatıp akıl danışmış. Yaşlı bilgin onu sabırla dinlemiş. Söyleyecek sözü kalmayan, pişmanlığını defalarca itiraf eden genç adama dönmüş ve ağır, ağır su sözler dökülmüş dudaklarından.

"KIRLANGIÇLARIN ÖMRÜ SADECE ALTI AYDIR OĞUL."


1 yorum

ben en çok bu hikayeyi

ben en çok bu hikayeyi seviyorun ama o adamın yaptığı insanlığa sığmaz kiiiiiiiiiii?!!!!!

30.09.2007 - Misafir

Konular