Hoşça-Kal

Biraz daha kalırsam yanında, vazgeçeceğim.

Kırık dökük düşlerin beslediği bir
yoksulluktan geliyorum. Bir başkasının gözlerini
görüyorum gözbebeklerinde. Bir başkasının
sesinin tınısı çalınıyor kulaklarıma, sen, benim
en sevdiğim şarkıyı söylerken. Anlıyorum, bir
başka yürek değmiş yüreğine. Yeni nefesleri
solumak için çoktan yola çıkmış nefesin.

Söylemediklerini biliyorum. Anlıyorum
içindeki yeni yetme sevinçleri. Sen artık bu
denli ezik yaşamak istemiyorsun yanımda. Bu
denli soğuk geceler üşütüyor artık seni. Ne
ekmeğin emeği, ne de benim
puslu geçmişim tutabilir seni yanımda.

Hissediyorum gideceksin, bu kenti hiç
sevmedin sen. Bunca yıllık ömründe hiçbir yeri
sevmedin memleketin kadar, belki de sevemedin,
sevmeyi denemedin. O yüreği neden sevdiğini
seziyorum. Sen onun düşlerinde kendi memleketini
buldun.

Eğer benim düşlerimi tanımış olsaydın,
tadabilseydin benim acı ama taze özümü eminim ki
sevemezdin bir başka ömrü. Ne kadar da asil
sevmiştim seni. Ne kadar da adanmış bir
sevdalıydım, ne kadar da inanmıştım, benim son
durağım olduğuna. Şimdi bu yanılgı batmıyor bile
içime. Benden alıp götürebileceğin tek şey üç
kuruşluk zamandı, onu da çoktan söndürmüştük çay
bardaklarında.

Neden gittiğimi sorma, ya beklediğin cevabı
alamazsın, ya da aradığını bulamazsın
dudaklarımda. Anlayamazsın has sebepleri, birkaç
bahaneden ibaret kalır düşünceler. Bembeyaz bir
karakış varken toprağın üstünde, bir sonbahar
hüznü yaşamaktan başka yapabilecek neyimiz kaldı
ki artık.

Gidişim, sevgimin gereğidir; sevdiğim hoşça
kal...


Konular