Hazin bir "yanlış evlilik" romanı

Fikret ve Gamze için her şey ne güzel başlamıştır. Başlangıçta birbirlerine zıt gitmelerine rağmen, Gamze’nin Fikret’e verdiği bir buket gül önce kalplerini, sonra yuvalarını birleştirmiştir.

Ama Fikret’in asker arkadaşı Alper’in aracılığıyla hayatını değiştirmesi, Gamze’yi olumsuz etkileyince büyü bozulur âdeta. Gamze böyle bir değişime hazır değildir, eski günlerini özler, evden ve Fikret’ten soğur, öyle ki çocuğuyla bile ilgilenmez. Sonuçta kaçınılmaz son gelir: Ayrılık.

Her zaman buluştukları korulukta biraraya gelirler ama konuşmaları bu sefer oldukça farklıdır.

“Bak Fikret, biz seninle birbirimizi gerçekten sevmiştik halen de seviyorum seni.” diyerek söze başlar Gamze ve devam eder. “İlk günlerimizde mutluyduk. Ama biz hayaller âleminde yüzüyorduk, romantik bir dünya bizim bazı gerçekleri görmemizi engelledi. İkimiz de genciz, ikimiz de güzeliz, birbirimizi sevdik ama davulun bile dengi dengine vurduğunu anlayamadık. İlk başta yetişme tarzımız ayrıydı. Önceleri fark etmez sandığımız bu durum, sonradan temel sorun olup çıktı. Bu evlilik bizim için bir deney, bir tecrübe oldu, ders almalıyız bundan. Biz uygar insanlarız, seninle anlaşarak evlendik ama hatalı olduğumuzu ben şimdi anladım. Sonra sen çok değişik bir havaya büründün, dindâr oldun. Sana bunun için bir şey diyemem, hatta sana saygı bile duyuyorum. Ama bu benim yapıma öyle bir ters ki, bir düşün; ben açık kıyafetliyim, modern giyimim var, sen ise namaz kılıyorsun, ben o zaman kendimde bir eksiklik hissediyorum. Sen namaz kılarken, dinden imândan bahsederken ben kendimde bazı şeyler hissediyorum. Buna tahammül edemem, vazgeç desem vazgeçmezsin de. Biliyorum ki yeni hayatında huzur buluyorsun. Ama senin huzurlu hayatın beni huzursuz ediyordu. Ayrılmamız hem senin için hem benim için daha iyi olur kanısındayım. Bilmiyorum sen ne dersin ama benim görüşüm bu. Bu evlilik dediğim gibi bizim için bir tecrübe olsun. Biz yanlış bir evlilik yaptık, hatamızı anlıyorsak vazgeçmeliyiz. Beni anlıyorsun değil mi Fikret?..”

Fikret Gamze’nin gözlerinin içine bakarak cevaplar:

“Çok haklısın Gamze,” der. “Dediğin şeylerin çoğu doğru. Biz ayrı dünyaların insanı olduk. Ben şimdiki durumumuza, inançlarıma sahip olsaydım seninle hiç evlenmezdim. Asıl hatam ise ne olursa olsun, senin gibi sorumluluk duygusu bilmeyen biriyle evlenmiş olmamdır. Sen evliliği aslında benim dindâr olmamdan filân yıkmıyorsun, sorumluluk duygusu taşımadığın, böylesine bir duygu senin gibi hafif duygular taşıyan birine ağır geldiği için yıkıyorsun. Sorumlu olduğun bir eşin, bir yuvan ve bir çocuğun vardı; hepsinden kaçtın. Evlilik gibi ciddi bir kuruma, kutsal bir müesseseye senin gibi birisiyle girdiğim için asıl hata ve suç benim. Sadece benimle değil, ileride kiminle evlenirsen evlen onunla bu çeşit anlaşmazlıklara düşerek, sorun yapacaksın. Sen hafif, basit ama kuru kuruya gururlu bir kızsın. Oysa ben seni çok kişilikli sanmıştım. Kendine göre bir kişiliğin var, kendine güvenden ve güzelliğinin farkında olmandan kaynaklanan bir kişilik. Güzelliğin insanları belki ilk anda çeker ama insan daha sonra güzelliğinden çok karakterini arar. Bu zamanlarda maddî yapından çok mânevî yapın incelenir. Özellikle de evlilik denen olayda. Sen ne yazık ki bu ikinci şeylerden yoksunsun, sağlam bir kişiliğe sahip değilsin, kişilik adına sadece gurur var. Gençkızlıktaki bazı hareket ve davranışları hoşgörmek mümkün ama aynı şeylerin evlilik hayatında da sürdürülmesi hoş görülemez. Evlilik, tek başına bir yaşam biçimi değildir, iki kişinin ortak hayatıdır. Eşler, paylaşmasını, birlikte ya-şamasını bilmeli. Eşini düşünmeyen, namusunu iffetini bilmeyen, yuvasını terkeden, bunu da birtakım kaprisleri gereğince yapan, çocuğunu ihmal eden, ilgilenmeyen bir kadınla, anne duygusundan habersiz bir kadınla ben de evli olmak istemiyorum. Bu konuda anlayışlı davrandığın için asıl benim sana teşekkür etmem gerekir.” Ve bir çocuk sahibi evli çift bu sözlerle ayrılırlar...

Bu sahneler İsmail Fatih Ceylan’ın Nesil Yayınları’ndan çıkan Bir Buket Gül adlı romanda yer alıyor. Roman, romantik bir atmosfere, dramatik sahnelere, birbiri ardına akıp giden hadiselere, okuyanı soluk soluğa götüren hızlı bir ritme sahip olsa da, en can alıcı yanı, yukarıdaki ayrılık konuşmaları olsa gerek.

Fikret ile Gamze’nin yanlış evlilik sonucu çektikleri sıkıntılar, iki arada kalan çocukları Mücahit’in dramı gazetelerde yayınlandığında, “Kendi hayatımızı bulduk” diyen binlerce okuyucu tarafından soluk soluğa ve gözyaşları içinde okunur. (Roman şu günlerde Türkiye gazetesinde de tefrika ediliyor.)

Bir Buket Gül, ilginç tepkiler alarak yazarını bir hayli şaşırtmış. Çünkü, askerde canı sıkıldığı için, bir filmden de etkilenerek öylesine yazmış bu romanı. Yayınlamayı da pek düşünmemiş, ama Millî Gazete’de çalışırken hazırlamaya başladığı Bizim Aile sayfasında bir roman tefrika etmesi gerektiğinde gazetede yayınlanabilecek hiç roman yokmuş, kendi romanları ise genelde uzun olduğundan tercih etmemiş.

Sonra Bir Buket Gül aklına gelmiş. Tefrikaya en müsait roman olduğunu düşünerek yayına başlamış.

Roman gazetede tefrika edilirken okuyuculardan büyük ilgi görmüş. Özellikle hanım okuyucuların ilgisi yoğun olmuş. Sık sık telefon açılmış gazeteye ve yazarına. Kimisi ağlıyormuş romanda kendilerini bulduklarını söyleyerek, kimisi romanın devamının nasıl olacağını soruyormuş... Kimisi, “Kitapçıları o kadar dolaştık, bu romanı bulamadık. Acaba tükendi mi, biz nasıl temin edebiliriz?.. Bize yardımcı olun.” diyorlarmış. Bazıları “elli tane alıp, hayrına dağıtacağını” belirtiyormuş.

Bir Buket Gül yüzünden okuyucuların baskı yapması ve kitapçılardan aranıp sorulması, romanın yayınlanmasını kaçınılmaz hale getirmiş. Kendi tabanını bulan, kendi kendini yayınlatan bir roman olmuş Bir Buket Gül.

Daha sonrası kitabın sonunda yer alan Romanın Hikâyesi bölümünde şöyle anlatılıyor:

“Kitap halinde yayınlanınca, onu bekleyenler romanlarına kavuşmuş oldular. Özellikle hanımlar, tabiî erkekler de bu romana sahip çıktılar. Okudular, okuttular, yaygınlaştırdılar. Hediyeleşme vasıtası yaptılar. Çocuklarına, akrabalarına, yeni evlenenlere, evlenmeyi düşünenlere, nişanlılara, sevgililere hediye edildi.

Sevdiklerine bir buket gül yerine, Bir Buket Gül romanı verenler bile oldu.”

Okuyucuların değişik tepkileriyle karşılaşan yazar, okuyucuların ilgisinin sebebini başta çözememiş. ‘Sosyete bir çevrede geçen bir olaydan insanlar neden bu kadar etkilenirler?’ diye düşünmüş. Gerçekte bir sosyal yaraya temas ettiğini ise daha sonra anlayabilmiş:

“İlginç olaylara tanık oldum, ilginç de mektuplar aldım bu roman sayesinde. Ülkenin değişik yörelerinden gelip benimle ailevî sorunlarını görüşmeye gelenler oldu. ‘Tıpkı bu romandaki gibi bizim yaşantımız...’ diyordu bazıları. Çevre, tipler, kılık kıyafetler farklı olsa da, Bir Buket Gül romanındaki olaylara benzer çok hadise yaşanmış.

Fakat şunu gördüm ve üzüldüm: Şekil itibariyle bu romandaki olaylara benzesin ya da benzemesin, eşler arasındaki uyuşmazlık veya anlaşamamazlık ülkemizde çok yüksek oranda. Zengini fakiri, açığı kapalısı farketmiyor.

Bu konuda görüşlerini belirten ya da yaşadıklarını bana anlatanlar arasında açık olanı da vardı, kapalı olanı da. Yüksek eğitim ve geliri olan da, fakir olan da bu sosyal yaradan nasibini alıyordu. Bu dert, sakallı sakalsız, açık kapalı, dindar ya da laik ayrımı yapmıyordu.

Bir Buket Gül’e benzer olaylarını bana gelip ya da telefon açıp anlatanları dinlerken, gönderilen mektupları okurken, bu romanın ele aldığı konunun ne kadar vahim bir sosyal yara olduğunu ben daha yeni farkediyordum.”

Bir Buket Gül her yönüyle ilginç bir roman, çünkü insanların duygularıyla ve yaşadıklarıyla birebir örtüşen yanları çok. Bu yüzden de okunmaya değer...


Nilgün Yıldız


1 yorum

güzel bir kitaba benziyor

güzel bir kitaba benziyor en kısa zamanda almaya çalışıcam

06.10.2008 - lübeyna

Konular