Huzurevi

“Beli bükük yaşlılar olmasaydı...”

Yaşlılara saygının sosyal boyutundan sonra biraz da dini boyutu üzerinde durmak istiyorum. Yaşlılara, güçsüzlere yardım etmek dinimizin önemli bir kuralıdır. Dinimiz, çocuk, genç, yaşlı toplumun her ferdinin dayanışma içinde olmasını emreder. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

“Yaşlılarımıza hürmet ve ikram, Allahü teâlâya saygıdandır. Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet ediniz! Büyüklerimizi saymayan, küçüklerimize acımayan bizden değildir. Bir genç, bir ihtiyara, yaşından dolayı hürmet ederse, onun yaşına varınca, Allahü teâlâ, ona gençleri hürmet ettirir.”

Dinimiz, anne- baba yaşlanınca bakım evlerine atılarak üzüntü içinde ömürlerini tamamlamalarını değil, çocuklarının daima yanlarında kalmalarını onlara yumuşak davranmayı tevazu göstermeyi, onları üzmemeyi Öf bile dememeği emrediyor.

“Sen de yaşlanacaksın unutma!”

Bu söz, Yaşlıları Koruma Derneği’nin sloganı. Ama kulak veren kim? Sloganın tesir etmesi için, arkasında destek gerekir, basında, halk nezdinde kabul görmesi gerekir.

Medyamız çok daha önemli(!) işlerle uğraştığı için yaşlılara destek vermeye vakit bulamıyor. Derneğin üyeleri gibi sloganları da cılız kalıyor!...

Tanzimattan beri, bazı güçler ısrarla, Batı’nın ne kadar kötü adeti varsa, getirmeyi, ne kadar faydalı işleri varsa getirmemeyi kendilerine prensip edinmişler. Hatta o hale gelmiş ki, Batı o yanlışından çoktan dönmüş, zararlarını telafi gayreti içinde. Fakat biz ısrarla o yanlışın peşindeyiz...

Bu yanlışlardan biri de, aileyi kurtarma ve yaşlılara sahip çıkma hususu. Batı şimdi aileyi muhafaza hatta genişletme gayreti içinde. Fakat belli bir mesafe alındıktan sonra geni dönülmüyor.

Bugün Batı’da çocuklar belli bir yaşa geldikten sonra çoğunun ev ile irtibatı tamamen kopmakta. İstemeseler de buna engel olamamaktalar. Bu yaşayış hayvanlarınkine ne kadar benziyor değil mi?