“Alınsında nasıl alınırsa alınsın!”

Tarih boyunca bilgide, teknolojide yaşlılar hep öndeydi. Yaşılar bilgilerinin, tecrübelerininin tadını çıkartıyorlardı. Bunun için gençler, bir şeyler öğrenebilmek için yaşlılara eli mahkumdu. Ya şimdi? Tam tersi yaşlılar eli mahkum...

Bırakın gençleri,daha okula gitme yaşına bile gelmemiş çocuklar babalarına taş çıkartırcasına bilgisayar kullanıyor, internet kullanıyor. Babasının nasıl oynandığını bile anlayamadığı bilgi sayar oyunlarını zevkle oynayabiliyor küçücük çocuklar. Bütün bu gelişmeler, orta ve yaşlı kuşak ile gençler arasında akıl almaz bir uçurum meydana getirdi. Anlayışlar, düşünceler, yaşayışlar değişti.

Farklı iki dünyanın insanları haline geldiler. Birçok konuda ana-baba çocukları ile karşı karşıya geldi. Çocukların mutlaka alınmasını gerekli gördüğü şeyleri, ana-baba lüzumsuz boş şeyler olarak görmekte. Gençler ve çocuklar, reklam bombardımanıyla edindikleri yeni tüketim alışkanlıkları ve hayat değerleri ile köyden şehire göç etmiş, en azından çocukluğu köyde geçmiş anne ve babaları zor durumda bırakıyor.

Bu kadar hızlı gelişmeler karşısında gençlerdeki bu değişime de hak vermemek mümkün değil.. Dükkan, mağaza, eğlence yerlerinin isimleri bile değişti. Eskiden dükkanlara verilen "Helal Gıda", “Aile çay bahçesi” "Sabır market", "Şeref bakkal" ve "Zafer ticaret" “Ali’nin Yeri” gibi isimlerin yerini Internet House, Class Internet, Bowling salonları...aldı. Değişim; talebi farkeden girişimciler, milyon dolarlara varan masraflarla bowling salonları açıyor. Adım başında Mc Donalds'lar görüyorsunuz.

Buralarda tonlarca hamburger tüketiliyor. Artık evde yemek sıkıcı gelmeye başladı gençlere. Her sektörden tanınmış bütün yabancı markalar mağaza açma yarışında. Mağaza tabelaları yenileniyor, dükkanın yerini "show room" alıyor. Sürücü ve bilgisayar kurslarının sayısında patlama yaşanıyor.

Anneleri henüz almamış ama; kızları cep telefonu taşıyor;araba kullanıyor. Internet cafe'ler hızla çoğalıyor. Çocuklar hamburger, pizza diye tutturunca evin mutfak alışkanlıkları da değişiyor. Bu talep, yerel market zincirleri veya özel alışveriş merkezi sayısını da artırıyor. Okulu kıran, kahvehaneye değil artık bowling salonu ya da cafe'lere gidiyor. Gençler ve çocuklar, reklamlarda gördükleri ürünleri satın almak, yükselen değerlere uygun yaşamak istiyorlar. Bütün bu gelişmelerden en çok zarar gören, fakir ve orta kesim aileler.

Gençler ailelerinin durumunu düşünmeden reklamların ve çevrenin etkisi ile babalarını zorlamakta. Eskiden genci yaşlısı haddini bilirdi. “Bu bizi aşar, biz bunu alamayız”, der yutkunur geçerdi. Şimdi gençlerde, “alınsında nasıl alınırsa alınsın” düşüncesi hakim; ailesinin durumu nedir, gücü yetiyor mu yetmiyor mu bunu düşünen yok.

Anlatacağım olay ve benzerleri artık sıradan hale geldi: Bugün kavgalarda gençler birbirlerine,” Senin gibi biri bana nasıl kafa tutabilir? Ulan düşünsene, bırak arabayı, senin daha cep telefonun bile yok. Haline bakmıyor, bana kafa tutuyorsun ha!.. diye hakaret ediyorlar. Böyle bir hakarete uğrayan genç eve geldiğinde öfkesini annesinden; annesi de akşam eve gelen kocasından alıyor: “ Daha fazla dayanamayacağım. Yavrumuzu bir cep telefonundan bile mahrum bırakarak onu okulda rezil ediyorsun, çocuğumu ne hallere getirdin. Ailemizin ne haysiyeti ne şerefi kaldı!” Kadın hem ağlıyor, hem bağırıyor. Zavallı adam ne yapacağını şaşırıyor. Karısına, "Durumumu biliyorsun, ticaret kötüye gidiyor, borç gırtlakta, aleyhimde icra takipleri var. Çocuğun istediği marka cep telefonunu nasıl alayım?" diyerek neredeyse yalvarıyor.

Ama nerede o eski anlayış: “Bıktım bu bahanelerden... Ya ne yapıp yapar, çocuğumuza en iyisinden bir cep telefonu alırsın, yahut aramızda her şey biter “ noktasına vardırıyor. Ertesi gün babası oğluna en pahalı cep telefonunu alıyor ve okula onu bu âletle mücehhez olarak gönderiyor. Baba, aileyi kurtarıyor fakat, tefeciden bilmem kaç faizle aldığı para ile battıkça batıyor. İşte size çağ atlayan Türkiye’nin hali... Ne diyelim, Allah sonumuzu hayreylesin!


Konular