Yeni Fatih’ler Yeni Osman’lar yetiştirmek bizim elimizde

Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk; Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk. Pek çoğumuz, büyüklerimizden, daha 4 yaşında Kur’an’ı ezberleyenlerin, küçük yaşta ilimde yol kat edenlerin hikayelerini dinlemiş ve bunların nasıl olup da mümkün olduğuna hayret etmişizdir. ‘Onlar geçmişte kalmış, şimdi öylesi nerede?’ diyorsanız, yanılıyorsunuz. Bakın bugünlerde 6 yaşındaki Zeynep’in Kur’an’ı hatmetmesi, çevresindekileri hem şaşırtmış hem sevindirmiş durumda. Çocuk anne karnındayken ve daha öncesinde hâl, tavır ve meşguliyetlerine dikkat edenler, çocuklarında bunun tesirlerini belirgin şekilde gördüklerini söylüyorlar.

Evliliğe çok temiz ve güzel niyetlerle adım atmış olan Yasemin Hanım, evliliğinin ilk yıllarını, güzel geçen hamilelik dönemini ve ilk çocuğundaki farklılıkları anlattı bize. Evliliğinin çok bereketli geçen ilk yıllarında Yasemin Hanım ve eşi, akşamları evde Kur’an okuyor, tefsir ve hadisle meşgul oluyorlarmış. Yasemin Hanım, özellikle hamilelik döneminde, çokça Kur’an okuduğunu, namazlarında dikkatli ve devamlı olduğunu anlatıyor.

Kalbi ve zihni boş, zararlı şeylerle dolduran televizyondan uzak durduğunu, doğumuna yakın zamanlara kadar nafileleriyle birlikte uzun uzun namazlar kıldığını ve çokça Kur’an okuduğunu söylüyor: “Hamilelik dönemim zor geçti. Her vakit abdest almam gerektiği halde namazlarımı asla ihmal etmez, geciktirmeden kılardım. Kalbî ve zihnî meşguliyetlerim hep güzel şeylerdi. Tesettürüme de çok dikkat ederdim.” Bereketli bir hamilelik döneminin ardından Ramazan ayında dünyaya gelir Yunus Emre. Hatta Yasemin Hanım, tam olarak kıldığı bir teravih sonrası gider doğuma.

Böyle güzel geçen bir hamilelikten sonra dünyaya gelen Yunus Emre, adı gibi temiz, ahlakı güzel bir çocuk olur. Daha anne karnındayken çirkinliklerden uzak kaldığı için, şimdilerde 8 yaşında olan Yunus Emre’yi çirkinliklerden sakındırmanın hiç zor olmadığını söylüyor annesi: “Diğer kardeşlerinden çok daha kolay ve uyumlu bir çocuk oldu Yunus Emre. Henüz 2’ye gidiyor. Biraz biraz namazlarını da kılmaya başladı. Yaz tatilinde okumayı öğrendiği Kur’an’ı unutuyor olduğu için üzgün.” “Çocuklarım hep namazla iç içe bir ortamda büyüyorlar. Evimizin karşısında bulunan cami de onların namaza yakınlığını artırıyor. Ancak Yunus Emre’deki farklılığı yine o hamileliğimin bereketine ve güzelliğine bağlıyorum.”

Sohbetimizin burasında Yasemin Hanım, kendisini çok heyecanlandıran bir şeyi gözleri dolu dolu bizimle paylaşıyor. Genç kızlığında bir gün arkadaşına, ‘Evim camiye yakın olsun, çocuklarım caminin bahçesinde oynayarak büyüsün istiyorum.’ der Yasemin Hanım. O an kalbinden geçen ve o konuşma esnasında diline dökülüveren bu temenniyi unutur gider sonraları. Bunu ona, yıllar sonra arkadaşı hatırlatacaktır. Yıllar geçmiş ve evlenmiş olan Yasemin Hanım’ın üç oğlu vardır şimdi ve bu üç oğlundan ilkinin, yani Yunus Emre’nin doğum tarihiyle, evlerinin karşısına yapılan caminin temelinin atılışı aynı güne denk gelmiştir. Şimdi Yasemin Hanım’ın çocukları bu caminin bahçesinde oynayarak büyüyor.

Yıllar önce kalbinden geçen küçücük bir temenninin bile, böylece gerçekleşmesini bize heyecanla anlatıyor Yasemin Hanım. Yasemin Hanım’a diğer çocuklarını soruyoruz. Yunus Emre’deki farklılığı hamileliğini aynı şekilde geçirmediği diğer oğlunda görememiş ve bu eksikliğin kendinden kaynaklandığını düşünüyor. “İlk zamanlarımdaki hali devam ettiremedim. Anne baba olarak ihmallerimizin ve gevşekliklerimizin karşılığını, daha yaşarken çocuklarımızdan alıyoruz. Yaptığımız, yaşadığımız iyi kötü her şey, çocuklarımızda karşılığını buluyor. Bu yüzden attığımız her adımı düşünerek atmalıyız.”

Hamilelik dönemi güzel geçmeli Hamilelik dönemini güzel geçirmenin çocuğunda farklılığını gören tek insan Yasemin Hanım değil. Zeynep Hanım da, ilk çocuğunda evliliğinin ilk yılı olduğu için fazla kimseyle görüşmediğini evde yalnız kaldığından televizyonla daha çok meşgul olduğunu anlatıyor. Birinci çocuğunun aksine ikinci çocuğunda dışarıda epey hayır işleriyle meşgul olmuş, hareketli ve bereketli bir hamilelik geçirmiş. Şimdi ilk çocuğu televizyona daha düşkün ve evden çıkıp insanlarla iletişimi kardeşi kadar sevmiyor.

Yine Kur’an’la iç içe geçen bir hamileliğin ardından dünyaya gelen Ahmet Faruk, daha 5 yaşındayken ısrarla Kur’an öğrenmek istiyor. Şu an 7 yaşında olan ve bire giden Ahmet Faruk’u annesine sorduk. Gülsüm Hanım, Ahmet Faruk’a hamile olduğu dönemi çok güzel geçirmiş. Yasemin Hanım gibi çokça Kur’an okuduğunu, konuştuklarına ve dinlediklerine dikkat ettiğini anlattı bize. Hatta gündüz işiyle meşgulken, oturup Kur’an okuyamadığı vakitlerde de çokça Kur’an dinlemiş. Şimdi Ahmet Faruk da, Kur’an okuma ve sureleri ezberleme hususunda çok istekli. Henüz beş yaşındayken annesinden ısrarla Kuran öğrenmek istemiş küçük Faruk.

Oğlunun ısrarlarına karşılık Gülsüm Hanım da, başkasından öğrenmesinin daha uygun olacağını düşünerek komşuları Pakize teyzeye teklif etmiş. Nihayet 6 yaşında, kendi isteğiyle Kur’an derslerine başlayan Ahmet Faruk, kısa süre içerisinde Kur’an okumasını öğrenmiş. Ona Kur’an okumayı öğreten, geçtiği her sayfada küçük ikramlarla onu teşvik eden Pakize teyzesi de övgüyle anlatıyor Ahmet Faruk’u.”Ahmet Faruk bambaşka bir çocuk. Nazar değmesin diye uzun süre komşulara söylemedik Kur’an öğrenmedeki azim ve şevkini. Çok kısa sürede Kur’an’a geçti..” İki buçuk yaşında daha konuşmadan harfleri öğrenmiş Ahmet Faruk. Çok zeki olduğunu söylüyor annesi. 6 yaşında Kur’an okumayı öğrenince, bildiği harfleri birleştirerek okumayı da, okula gitmeden kendi sökmüş. Gülsüm Hanım, “Önce buna inanmadık. Baktık gördük ki okuyor. Babası da ben de çok şaşırdık. Sonra öğrendik ki kendi kendine sökmüş okumayı.” diyor.

Gülsüm Hanım, kızı Dilara’ya olan hamileliğini zor şartlarda ve kalabalık bir ortamda geçirmiş. “Ahmet kadar hassas davranamadım onda.” diyor. “Ahmet’de daha sakindim ve çok dua etmiştim. Dilara’da kitap ve Kuranla diğeri kadar haşır neşir olamadım. Şimdi Dilara’yı sûre ezberlerken teşvik etmem gerekiyor. Ahmet ise kendi gayretiyle ezberliyor, takıldığı yeri gelip öğreniyor. Dilara pek çok çocuk gibi sabah kalktığında ilk iş olarak çizgi film açar. Ahmet ise pek ilgilenmez. Daha duyarlı ve sakin bir çocuk.” Bu iki tecrübeyi yaşamış olan Gülsüm Hanım’a, şu an beklediği üçüncü bebeğinde daha dikkatli olup olmadığını sorduk. Bu hamileliğinde de çok yoğun olduğunu, iş güç sebebiyle ilki gibi olmadığını söylüyor. Buna rağmen takdire şayan bir çare bulmuş Gülsüm Hanım. Yoğunluğu sebebiyle, gündüz Kur’an ve namazla fazladan meşgul olamasa da, gece teheccüde kalkmaya çalışıyor. Şartları ne kadar zor olsa da, Rabb’imizin gayretleri boşa çıkarmadığını biliyor.

Kur’an’a aşina olan bir başka ufaklık da Yusuf. Ona anne ve babası isminin güzelliğine uygun olarak Yusuf suresini okumuşlar özellikle. Şu an iki buçuk yaşında Yusuf ve Kuran okunduğu zaman oturup dinliyor. Annesi Gülhan Hanım, genç ve bilinçli bir anne. “Altı aydan sonra dışarıdaki sesleri duyabildiğini doktorum söylemişti. Ben de özellikle volkmenle, ilahi ve esma zikri dinlettim ona. Esma zikrini her duyduğunda hareketlenirdi. Özellikle de Yusuf suresini okudum bol bol.” diyor. Bu arada halk arasında Yusuf Sûresi okunan çocuğun güzel olacağına inanıldığını öğreniyoruz. Yusuf da gerçekten güzel bir çocuk olarak dünyaya gelmiş. Gülhan Hanım’ın televizyonla pek arası yokmuş. Bunun çocuğuna da yansıdığını söylüyor. Hareketli tekrarlardan oluştuğu için her çocuğun ilgisini çektiğini düşündüğümüz reklamlar bile ilgisini çekmiyormuş Yusuf’un.

Hele televizyonun ve özellikle reklamların küçük zihinlerde yaptığı tahribatı düşününce, bu çok dikkat çekici geldi bize. Daha doğmadan anne babasından bol bol Kuran dinleyen Yusuf’un Kur’an’a aşinalığı çok. Biri okurken, gelip onun yanına oturduğunu ve okunan Kuranı dinlediğini söylüyor teyzesi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Çocuk yetiştirmek için şartların bu derece olumsuz olduğu bir dönemde, çocuğumuzu Rabbin inayetiyle korumaya çalışmak ne güzel bir gayret..

Unutmayalım ki, içinde bulunduğumuz şartlara rağmen yeni Osman Gaziler, yeni Fatihler yetiştirmek bizim elimizde.


Konular