İçinize kapanmayın, sosyal yaşamınızı canlandırın

Eşler birbirlerinden boşandıktan sonra, sanki arkadaşlardan da boşanırlar. Evliyken görüşülen, birlikte yiyip içilen, gezilen arkadaşlar, boşandıktan sonra aranmaz olur. Kişi eşinden boşanırken sanki sosyal yaşantısından da boşanır.

Siz böyle bir hata yapmayın. Arkadaşlarınızla görüşmeye devam edin. Siz sadece eşinizden boşandınız, arkadaşlarınızdan değil. Ortak arkadaşlarınızın olması, onlarla görüşmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Boşandıktan sonra belli bir süre kişi içine kapanır, sanki dünyayla tüm bağlantılarını keser. İç dünyasını yeni yaşantısına uyumlamaya çalışırken, dış dünyadan kopmak yanlış bir davranıştır. Sizin de içinizden, hiç kimseyle görüşmek gelmeyebilir. "Kine eski konular açılacak, sorular soracaklar, anılar canlanacak ve kendimi kötü hissedeceğim, iyisi mi bir süre görüşmeyeyim" diye düşünüyorsanız bu kokuda önlem alabilirsiniz. Arkadaşınızla ya da arkadaşlarınızla Buluştuğunuzda onlara, sizi rahatsız eden konuları konuşmamayı önerirsiniz. Sizi kıracaklarını hiç sanmıyorum.

Evde tek başına oturan, sosyal olmayan bir anne modeli çocuğunuz için de olumlu bir model oluşturmayacaktır. Kimi zaman arkadaşlarınızı evinize çağırın, kimi zaman da siz gidin. Akşam yemeklerine arkadaşlarınızı davet edin. Arkadaşlarınızla birlikte sinemaya gidin, bu eylemleri yaparken çocuğunuz da size katılsın. Özellikle boşanmanın gerçekleştiği ilk aylarda bol dış aktivitelerde bulunun, arkadaşlarınızla görüşün, evininizin boş kalmamasına özen gösterin. Bu durum çocuğunuz da, boşanma olayının ilk zamanlarını daha kolay aşmasına neden olacaktır.

Bazı hafta sonlarını çocuğunuz ve arkadaşlarınızla birlikti katılacağınız gezilere ayırın. Yeni insanlar tanıyın, yeni insanlarla tanışmaktan korkmayın. Hayatınıza yenilikler eklemekten çekinmeyin. Hayata karşı korkak bir tavrınız varsa bunu yenmeye çalışın. Siz ve çocuğunuz her türlü zorluğu el ele vererek aşabilirsiniz, bunun için yanınızda eşiniz olmasına gerek yok.

Psikoterapi seanslarına katılan otuz beş yaşlarında bir baya m anımsıyorum. Eşinden boşanalı iki yıl olmuştu. On yıllık evlilikleri çeşitli nedenlerden dolayı birden bire tuzla buz olmuş ve kadın dokuz yaşındaki kızıyla baş başa kalıvermişti. İlk sene depresyonuyla uğraşmış ve daha sonra da içe dönük hayat tarzı oluşturarak, kendisini ve kızını kendince, hayata karşı korumaya almıştı.

Erkeklere kesinlikle güveni kalmadığı gibi, bu güvensizliğini tüm insanlara genellemişti. Eşi gittiğinden beri evlerine annesi ve temizliğe gelen kadın dışında hiç kimse gelmiyordu.Sabah işe giderken kızını okula bırakıyor, akşam kızını okulda alıp eve geliyor, yemek yiyorlar, çocuk ödevlerini yapıyor, tevizyon izliyorlar ve yatıyorlardı. İki yıldır bu şekilde deva eden hayat, yazları yazlık evlerinde de aynı şekilde süregeliyordu. Eve kesinlikle misafir çağırılmadığı gibi, küçük kızın arkadaşlarının eve gelmesi de mümkün değildi. Kadıncağız kızının, arkadaşlarıyla samimi olup daha sonra da hayal kırıklığı yaşamasından korktuğu için arkadaşlarını eve çağırmadığı gibi, kızını da kimseye göndermiyordu.

Eve tanıdıkları, arkadaşları çağırmak bir yana, bu genç kadın, kızıyla birlikte hiçbir aktivitede de bulunmuyordu, sosyal yaşamları sıfırdı. Ne sinema, ne tiyatro, ne konser, ne de dışarıda yemek yemek gibi birlikte paylaşımlarından söz etmek mümkün değildi. Bu sağlıksız yaşam tarzından dolayı hem genç kadın hem de küçük kızı çeşitli davranış ve duygu bozuklukları geliştirmişlerdi. En başta her ikisinde de özgüven eksikliği vardı, insanlarla iletişim kuramıyorlardı, üstelik kendi aralarındaki iletişim biçimi de son derece sağlıksızdı. Küçük kızın okulda ve sınıfta bir tek arkadaşı bile yoktu. Yaşıtları tarafından sevilmiyordu. Sınıfındaki çocuklar onunla alay ediyorlar, dışlıyorlardı. Dokuz yaşında olmasına rağmen, markete gidip ekmek almak gibi basit bir davranışı bile gerçekleştiremiyordu. Korkak ve cesaretsizdi. Geceleri annesiyle yatıyor, evde yalnız kalamıyordu. Seanslar sonunda her ikisi de normal yaşamlarına döndüler.

Hiçbir anne çocuğuna olumsuz model oluşturmak istemez. Hiçbir anne çocuğunda davranış bozuklukları olsun istemez. Bazı davranışlar, anne istemese de, çocuğu olumsuz etkiliyor. Siz ne kadar iyi olursanız, siz kendinizi ne kadar iyi hissederseniz çocuğunuz da sizinle aynı paralelde olacaktır. O halde zaman, kendinize çeki düzen verme zamanı. Gelin, bu akşam ya da yarın için, çocuğunuz ya da çocuklarınızla birlikte özel bir plan yapın ve keyfinize bakın.

Boşanan kadın ve erkekler arasında yapılan araştırma sonuçları, boşanmayı izleyen ilk zamanlarda kişilerin kendilerini bıraktıkları, kendilerine bakmadıklarını ortaya koyuyor, toplumla olan bağların zayıflaması ise, kişinin depresyona girme ya da daha ciddi psikolojik rahatsızlıklar yaşamasına neden olur.

Siz de kendinizi bıraktıysanız, önce düşüncelerinizi toplamalısınız. "Ben önemliyim, ben kendimle barışık olduğum sürece çocuğum da mutlu olacaktır" şeklindeki telkinlerle işe başlamalısınız. Kendinize özel zamanlar ayırmak, ikinci adım olmalı. Kuaföre gitmek, ufak tefek alışverişler yapmak, bir psikolog edinmek, sevdiğiniz bir arkadaşınızla buluşmak, evde bakım yapmak, en sevdiğiniz yemeği kendiniz için pişirmek, ayak ve el bakımınızı yapmak, küveti sıcacık suyla doldurup içinde keyif yapmak, gidip kendiniz için film alıp akşam tembellik ederek film izlemek ve bunun gibi daha birçok eylemi kendiniz için yaptığınızda, kendinize zaman ayırmanın mutluluğunu hissedeceksiniz. Belki ilk zamanlar çok keyif almayabilirsiniz ama zaman içinde kendinizle daha barışık olduğunuzu fark edeceksiniz.

Boşanmış bir anne olarak sorumluklarınız çok fazla ama sorumluluklar sizin kendinize zaman ayırmayacağınız anlamına gelmiyor. Kendinize mutlaka zaman ayırmalı ve bunu nitelikli bir şekilde kullanmalısınız.


Konular