Batı Toplumu

Amaçlarınız açık mı ve bu amaçlan birlikte mi saptadınız?

Batılı toplumlarda ailenin rolünün bu yüzyıl içinde radikal bir değişim geçirdiğinin hepimiz farkındayız. Üstelik, "aile" sözcüğü artık sadece aralarında kan bağı bulunan, evli, çocuklu ya da içinde evlâtlık edinilmiş çocukların da bulunduğu insan topluluklarını tanımlamak için kullanılmıyor. Bu terim artık, aynı zamanda, yaşam boyu birbirine genler, ya da yasal sözleşmelerle bağlı olmayan her tür insan topluluğu için de kullanılabiliyor. Bu hızlı değişim döneminde yaşamanın "aile" kavramına etkisi, pek çok anababanın "aile" yaşamlarının amaçları konusunda emin olamamaları ve bunun sonucunda da bu tür bir anlam karmaşasının söz konusu olduğu bir ortamda çocukların sıkıntı çekmesidir.

MODA

Modayı ikiye ayırarak anlatmamız ve bu konudaki hükmümüzü ondan sonra vermemiz gerekir.Giyinme, kuşanma ve süslenme biçimlerinin zamana ve bölgelere göre gösterdiği değişiklikleri moda diye değerlendirirsek bunun; tabii sınırlar içerisinde kalıp, israfa kaçılmayanı ve Kur'ân ve Sünnetin çizdiği helâllık sınırını aşmayanı, helâl olan türüdür. Ne var ki, Islâm'da buna moda değil de "örf' adı verilir ve her bölgenin cografi ve ekonomik şartlarına göre elbise biçimi, süslenme yöntemleri, değişik örfleri olur. Folklor dedikleri şey de bu cümleden sayılır ve bütün bunlar tabiî hayat akışı içerisinde zaman zaman değişebilir. Tekrar edersek modanın bu türlüsü ya da örf, Islâmî çerçeve içerisinde kaldığı sürece, değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Bu normaldır ve doğaldır. Insanın yaratılışı yeknesaklıktan yorulur, tekdüze hayat verimi azaltır, görevlerini yapma konusunda insana bıkkınlık ve yorgunluk verir. Zaten bütün insanların ihtiyaç, arzu ve zevkleri değişiktir. Hepsinin aynı kalıba girmesini istemek, hepsine aynı büyüklükte ayakkabı giydirmek gibi olur.

KÜRTAJ (ÇOCUK ALDIRMA)

Soyut anlamda insanlık, çagdaş insanın elinde bir oyuncak olarak görülüyor. Bir yönden genetik mühendisliği canlıların atomu sayılabilecek genleri parçalamayı ve genler arası ilişkileri araştırıp, daha mükemmel canlıların oluşması için uğraşırken, diğer yandan atom fiziği, on milyonlarca canlıyı bir anda yok edebilmenin bilimini yapıyor. Bir yönde çeşitli doğum kontrol yöntemleri geliştirilerek, kürtaj kamulaştırılıp yaygınlaştırılarak, dünya nimetlerinin daha çok kimsenin paylaşmasına engel olunurken, diğer yönden, yine genetiğin bir zaferi sayılan "tüp bebek" endüstrisi kurulup, herhalde alışılanın dışında bir şey yapma merakını tatmin için, mevcut nüfusa yenilerinin katılmasına çalışılıyor. Işin sadece bir yönünü oluşturan bu çelişkiler içerisinde; insanda ister istemez, yapılanların insancıl duygularla yapılmış olamayacağı kanaati oluşuyor.

GENELEVLERİN LUZUMLU OLUP OLMAMASI

Deniliyor ki, günümüzde umumhanelerin açılması lüzumludur ve daha iyidir. Aksi takdirde halihazırdaki şartlardan ötürü fuhuş, sokak aralarında daha çirkef düzeyde yapılacak, daha yaygınlaşacak kontrolsüz olacağı için de sağlık açısından daha kötü sonuçlar doğuracaktır.

GELİNLİK GİYMEK GÜNAH MIDIR?

Soruyu cevaplamadan önce su bilgileri yeniden hatırlamamız faydalı olur: Rasûlüllah Efendimiz, "Kim hangi millete benzemeye uğraşırsa o da onlardandır."(Ebû Dâvud, libâs 5127) buyurmuştur. Buradan hareketle, fukahamız, başka milletlere, onların dinlerine has şiarlarda (alâmetlerde) isteyerek ve benzemeye çalışarak benzeyenin küfrüne hükmedilir, demişlerdir. Zimmîlere has zünnâr denilen kemer bağlamayı, başa papazlara has başlık giymeyi, putun önünde eğilmeyi (rukû ya da secde yapmayı) buna örnek olarak gösterirler. Dinlere has bu tür özellikler dışında, bütün insanların zamana; zemine, tecrübe ve ilmî îcad ve inkisâflara bağlı olarak, pratik yararlarına binaen ortaklaşa yapmakta oldukları şeyler, kullandıkları araç gereç ve eşyalar, herhangi bir dinin alâmeti değillerse ve başka mahzurlar ihtiva etmiyorlarsa, ortanın malı demektirler ve onları kullanmakta da bir mahzur olmaz.Gelinliğe gelince: Bilindiği gibi bu, gelin olan kızların süslenmesinde kullanılan en önemli unsurdur. Gelini süslemek ise meşru olmayan bir keyfiyet değildir.

FLÖRT

Kadın-erkek arasındaki duygusal ilişki. Flört etmek, kadın ve erkeğin duygusal ilişki kurması. Batı toplumlarında flört, gençlerin duygusal açıdan olgunlaşmalarını, çeşitli komplekslerinden kurtulmalarını, cinsellik konusunda bilgilenmelerini, eşlerin evlilik öncesinde birbirlerini tanıyarak bilinçli bir beraberlik oluşturmalarını sağlayacak bir tecrübe ve eğitim biçimi olarak kabul edilmiş ve hoş görülmüştü. Fakat duygusal ilişkiler, kendisine ilişkin bütün düşünce ve varsayımların iflasını ilan edercesine büyük bir hızla fiziksel ilişkiye dönüşerek gündemden düştü. Batılı toplumlar günümüzde bir yandan bir süre önce son derece masumane ilişkiler olarak baktığı flört olayının önüne yığdığı toplumsal sorunlarla boğuşurken, bir yandan da artık duygusal ilişkinin yerini alan cinsel özgürlük gibi kavram ve olguları tartışmaya başladı.

“Pompei size neyi hatırlatır?”

Sorsalar, “Pompei size neyi hatırlatır?” diye, çoğumuz, “İtalya’da Napoli şehri yakınlarında antik bir şehirdir.” deriz. Bu tarif yanlış değil, fakat eksik...

Aslında, Pompei, Allahü teâlânın gazabına uğramış bir şehirdir. Hafızamıza da böyle yerleşmesi lâzım. Batı kaynaklarında da bu yönü ile meşhurdur. Tarih boyunca; azgınlıklarından dolayı gazaba uğramış şehir, millet aslında sadece bundan ibaret değil. Azgınlıklar zirveye ulaşınca, böyle musibetler çok gelmiş milletlerin başına...

“Allahü teâlâ imhal eder; fakat ihmal etmez.” Yani yapılan azgınlıkların cezasını vermeyi geciktirir; fakat cezalarını vermeyi ihmal etmez. Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre; zenginliğin, ihtiyaçsızlığın akıl almaz boyutlara yükseldiği Pompei şehri; görünce, insanların utancından yüzünü kapatacağı, gözlerini yumacağı bir eğlence pazarı hâline gelmişti. Fuhuş, ahlâksızlık, hayvanları bile utandıracak durumdaydı. İnsanlardaki utanma duygusu tamamen dumura uğramıştı.

Güçlü toplumların çöküş sebebi

Aileyi dolayısıyla toplumları yıkan sebeplerin başında, insanın doğal yapısına aykırı olan cinsi sapıklıklardır.

Gazetelerde yayınlanan, toplumların bugünkü insanlık dışı perişan halinin gerçek sebebini yansıtan iki haber dikkatimi çekti. Bunlardan biri, eki ABD başkanı Nixon`ın Beyaz Sarayda’ki ses kayıtlarının açıklanmasıydı.

Güçlü toplumların çöküş sebebini şöyle açıklıyordu Nixon. “Yunanlılara ne olduğunu biliyorsunuz, eşcinsellik onları mahvetti. Elbette Aristo bir eşcinseldi ve hepimiz biliyoruz ki Socrates de öyleydi. Romalılara ne olduğunu biliyor musunuz?

Son altı Roma İmparatoru eşcinseldi. Papazlara ne olduğunu biliyor musunuz? Papazlar, rahibelerle yatıyorlardı. Bu yıllarca devam etti, yüzyıllarca...

Fakat papazlar ve Katolik kilisesi üç-dört yüzyıl önce eşcinseldiler. Şimdi eşcinsenliğin yaygın olduğu İngiltere`nin haline bir bakın, Fransa`ya bakın.” Nixon, konuşmasının devamında, “Güçlü, refah seviyesi yüksek toplumlar için en büyük tehlike, cinsi sapıklıklar ve bunların kaçınılmaz sonucu olan uyuşturuculardır.” diyor.

Toplumun temeli olan aile dinamitleniyor

Bilirsiniz, atomun bir çekirdeği var bir de bunun çevresinde elektronlar. Elektronlara müdahale atomun yapısında değişikliklere sebep olur, kimyasal reaksiyonlar meydana gelir.

Bu, birçok zararlara sebebiyet verir. Fakat esas zarar, atomun çekirdeğine kontrolsüz müdahale olduğu zaman olur. Çekirdeğe müdahale edildiğinde atom infilak eder, ortalık tarumar olur. Toplum da bir atom gibidir. Çekirdeği de ailedir. Çekirdeğe müdahale edilince cemiyet hayatı dinamitlenmiş olur, Sosyal dengeler bozulur.

Sosyal denge bozulunca da, o toplumun meydana getirdiği, millet ve milletin meydana getirdiği devlet sarsıntı geçirir. Bugüne kadar aileye çok müdahale edildi. Fakat, bunlar yukarıda misalini verdiğim elektron mesabesinde idi. Şuanda Mecliste görüşülmekte olan Medeni kanundaki değişiklikler doğrudan çekirdeğe müdahale derecesine gelmiştir.

Batı’nın kadına bakışı

Kapitalist Batı’nın bugünkü ilâhı, mabudu, her şeyi paradır, menfaattir. Aslında geçmişte de pek farklı değildi. Batı’da menfaat her şeyin üzerindedir. Para kutsaldır onların gözünde...

Menfaatin dışındaki bütün kavramların hiçbir değeri yoktur. Başta, dillerinden hiç düşürmedikleri demokrasi olmak üzere, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çevrecilik, velhâsıl aklınıza ne geliyorsa hepsi göstermeliktir. Bunları gayelerine ulaşmada birer paravan olarak kullanırlar. İstismarda üzerlerine yoktur.

En çok istismar ettikleri de kadın konusudur... Aslında, kadın hakları savunuculuğu altında, kadınlara en büyük zulmü kendileri yapıyorlar. Fakat bunu öyle bir kılıfa sokuyorlar ki, zulüm altında inim inim inleyen kadınlar bile bunun farkına varamıyorlar. Az da olsa bunun farkına varan kültürlü kadınlar çıkmış Batı’da... Fakat bunlar istisna kabilinden olduğu için neticeyi değiştirememişler...

Batılı kadınların acınacak hâllerini yine Batılı olan bir kadından dinleyelim. Fransa’nın meşhur şairi Madam Mardirous, Müslüman kadınlara bakınız nasıl sesleniyor: