Çalışan kadının ailedeki uyumsuzluğu

Çalışan, iş hayatına alışmış kadının kocasına ve çocuklarına sağladığı destek sınırla kalmakta ve aile içindeki rolünü tam yerine getirememektedir. Bunun içinde genelde ailede uyumsuzluk olmakta ve istenilen huzur sağlanamamaktadır. TV sunucusu ve artisti Selin Dilmen, “Başkalaşmış kadınlar” başlıklı yazısında bunu konuyu şöyle dile getirmektedir:

“Adettir, kadınlar bir araya geldikleri zaman erkeklerden bahsederler. Ya da en yalnız, en gizli düşüncelerinde erkekler olur.

Konuşmalarda hep erkeklerin olumsuz yanları dökülür ortaya. Gözlerinin dışarıda olduğundan, futbola ya da eğlenceye düşkünlüklerinden hatta sorumsuzluklarından dem vurulur.

Kadınlar, eğer kendi erkekleri hakkında bu gerçekleri itiraf edebilecek kadar samimi değillerse de en azından başka hemcinslerinin başına gelen tatsızlıkları konu ederler.

Ben iki defa evlendim. Bu tip sohbetleri fazla olmasa da yaptım. Ve bir daha evlenmemeye kesin olarak karar verdim. Bunun bir sebebi var. İlkin erkekler hakikaten kadınlardan farklı yaratılmışlar. Değişmeleri ve kadınların olmalarını istediği gibi olmaları mümkün değil.

Bir süre önce düşünmeye başladım. Erkeklerin bu olumsuz yanları bir tesadüf mü diye. Kendi evliliklerimi saymayalım ve bütün hatanın bende olduğunu farzedelim. İyi de, otuz bir yaşındayım ve bugüne kadar % 100 mutlu giden bir tek evliliğe bile rastlamadım.

Bir yerde bir hata var. Daha doğrusu mutlu bir evlilik hayatına yaklaşmanın bir tek yolu var. Kadının kadınlığını, erkeğin erkekliğini bilmesi.

Kadının kadınlığını bilmesi ne demek? Erkekten sonra ve onun omurga kemiğinden, ona eşlik etmek için yaratıldığını bilmesi demek. “Yani önce erkek sonra ben” cümlesini inanarak kabul etmek. Bu bağlamda erkekten gelecek her türlü sıkıntı verici tepkiye olumlu bir ifadeyle boyun eğmek.

Bunun karşılığında ufak tefek kaprisler yapmak ve bununla avunmak... Böyle yapabiliyorsanız; hayatınızı fazla sorgulamıyorsanız, kısacası haddinizi biliyorsanız bir ömür boyu eşinizle evli kalabilirsiniz. Ve bu, benim gözümde ciddi bir başarı elde etmiş olmak demek.

Bana ve benim gibi kadınlara gelince... Bizler başkalaşmış kadınlarız. Kadın olma özelliklerinden pek çok şeyi yitirmişiz. Haddimizi aşalı ve sorgulamaya başlayalı çok olmuş. Geri dönmek imkansız.

Bizler, ilk bakışta hoş görünen ama sonrasında erkeği kızdıran ve sıkan tipleriz. Aldığımız eğitimle, üzerimize giydiğimiz pantalonla, iş hayatında boğuşarak ve para kazanmaya başlayarak belki de erkekleşmeye başlamışız. Giderek hayattan daha az beklentimiz kalmış. Anneliğimiz bile babalık ruhunda. Kısacası bizlerden iyi eş olmaz. (27.10.99 Türkiye)

İnsan hayatında “yaşam tarzı” alışkanlıklarının önemi çok büyüktür. Örneğin on beş sene okul okumuş sonra bir işe girmiş üç beş sene de böyle iş hayatı olmuş bir kadın kendi isteği ile de olsa, çocukları ile evi ile ilgilenmek için evine çekildiğinde, bir müddet sonra ruhi dengesi bozuluyor. Çoçuklarını himaye edeceği yerde kendisi himayeye muhtaç hale geliyor. Psikiyatristlere abone olmak zorunda kalıyor. Yaşanan tecrübeler bunu açıkca gösteriyor.

Bunun için evlenecek erkek, “Huzurlu bir aile” için sadece kendisi ile, çocukları ile evi ile ilgilenecek “ev hanımı” istiyorsa baştan tercihini buna göre yapmak zorundadır. Çünkü sosyal yaşantının zorla değişimi mümkün değildir. Zorlamalar er geç ters tepki gösterir “Depresyona” sebep olur.


1 yorum

ne kadar saçma

ne kadar saçma düşünceler kesinlikle size katılmıyorum erkekten sonra kadının gelmesi hiç doğru bir düşünce değil.kadın erkek her zaman eşit olmalı.

22.06.2008 - Misafir

Konular