Pişmanlık

Keşke...

Teypte eski bir Cohen şarkısı:


"Yolumu gözleyen bir kadını terk ettim / karşılaştık bir süre sonra /


‘Gözlerinin feri sönmüş’ dedi bana: / ‘Aşkım, ne oldu sana?’/


Böyle gerçeği söyleyince / ben de doğru söylemeye çalıştım ona /


‘Senin güzelliğine ne olduysa’ dedim, / ‘benim gözlerime de o oldu’.





8 - 10 dizeye sıkışmış hazin bir aşk hikayesi...


Buruk; kırılmış oyuncaklar kadar...


Ve yenik; "keşke"li cümleler gibi...


Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz onca ıskalamışsınızdır hayatı...


Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, "keşke", onun güzüne denk gelir.


Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç...


Mağlubiyetin takısıdır "keşke"...


Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır.

Boşamada Pişmanlık

Evli bir çift mahkeme kararı ile ayrılıyorlar. Sonra kadın pişman olup tekrar kocasına dönmek istiyor, bu mümkün müdür?

Isâmda boşama yetkisi erkeğe aittir. Boşamanın mahkemede olması da şart değildir. Karı-koca birbirlerine üç bağla bağlıdırlar. Haram ve çirkin bir davranış olmakla beraber, erkek bu bağların üçünü birden koparmışsa artık karısına istediği anda dönemeyecektir. Sözünü ettiğiniz olayda, henüz mahkemeye gidilmemişken, ya da mahkemede erkek karısını üç "talak"la boşamışsa, karısının ya da kendisinin pişman olması artık fayda vermez ve birbirlerinden kesinkes ayrılmış olurlar. Eğer koca karısının, bütün bağlarını koparmayı kastederek üç talakla boşanmamışsa tekrar birbirlerine dönebilirler. Boşama şekli "ric'î" (cayılabilir) ise nikâh yapmalarına bile gerek yoktur.

Bunda da Bir Hayır Vardır

Bir zamanlar Afrika da ki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının,ister iyi olsun ister kötü,her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: "Bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi: "Bunda da bir hayır var!"

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu? "Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.

Ya asla geri gelmezse

Karlı bir kış günüymüş...

Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş.

Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; "Hıh, camı tıkırdatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba?.."

Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...

"Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.

Herşeyde Bir Hayır Vardır

Bir zamanlar Afrika da ki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının,ister iyi olsun ister kötü,her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: "Bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi: "Bunda da bir hayır var!"
Kral acı ve öfkeyle bağırdı:

Kırlangıcın Aşkı

Kırlangıcın biri, bir gün bir adama aşık olur. Günlerce penceresinde onu gözler. Derdini anlatmak, içini dökmek ister ama nedense bir türlü csaret edemez.

Günler günleri takip eder, sonbahar yaklaşır. Zamanının az kaldığını farkeden Kırlangıç nihayet tüm cesaretini toplayarak gönül verdiği adama her şeyi anlatmaya karar verir.

Pencereyi açıp temiz havayı teneffüs etmek isteyen genç adam, güzel bir kuşun karşıdaki ağacın bir dalından kendini izlediğini görür. Camına doğru uçtuğunu farkederek irkilir. O ne! Hayret edilecek bir şey, kuş hiç korkmamakta hatta, camın pervazını tutan ellerine kadar yaklaşmaktadır. Kısa bir sessizliğin ardından kuş dile gelir ve

"Ey sevimli adam, ne zamandır ben sana aşığım. Ne olur beni içeri al, dost olalım" der. Fakat son derece ciddi olan adamın bu kuşla uğraşacak vakti yoktur, kabaca kuşu iter ve

"Hadi git işine. Ben senle uğraşamam" der.