Çocukluğuna vermeyin tedavi ettirin

Çocuklarda alt ıslatma, birçok hastalığın habercisi olabiliyor. Diyabet ya da tiroid bozukluğu gibi bedensel hastalıklar, dikkat eksikliği, depresyon gibi ruhsal hastalıklar çocukların geceleri altlarını ıslatmalarında başlıca sebepler arasında...

Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı ve Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Uzmanı Dr. Zafer Atasoy, tıpta “enürezis” olarak bilinen alt ıslatmaları hakkında merak edilen soruları yanıtladı.

Alt ıslatma nedir?

Enürezis hastalığı, çocukların gece veya gündüz elbiselerini ya da yatağını istemsiz olarak ıslatması olarak tanımlanıyor. Beş yaşından büyük bir çocuk, doğumsal ya da kazanılmış merkezi sinir sistemine ait bir sorun olmaksızın üç aydan uzun süre, haftada en az iki kez uykuda idrar kaçırıyorsa enürezisin varlığından söz edilebiliyor.

Hastalığın nedenleri nelerdir?

Hastalığın ortaya çıkışında farklı etmenlerin rolü bulunuyor. Uyanma güçlüğü, düşük mesane kapasitesi, gece idrar üretiminin artması ve genetik eğilim bu etmenler arasında yer alıyor. Çeşitli enfeksiyonlar, idrar torbasının hastalıkları, üriner sistemin yapısal bozuklukları, idrar konsantrasyon bozuklukları, diyabet ve tiroid bozuklukları, dikkat eksikliği ile hiperaktivite sendromu, okul ve aile sorunları da çocukların geceleri altlarını ıslatmalarına neden olabiliyor.

Primer enürezis olarak adlandırılan durumun sabit bir nedeni bulunmuyor ancak çok derin uykunun, bu durumuna neden olduğu düşünülüyor.

Diğer yandan sekonder enürezis, her türlü ruhsal ve bedensel olumsuz süreç sonrasında ortaya çıkabiliyor. Yapılan çalışmalar da sekonder enürezisin ortaya çıkmasında bedensel sorunlar kadar, özellikle uyum sorunları, davranış sorunları, özgüven yetersizlikleri, sosyal geri çekilme, ceza görme, reddedilme ve ana - baba tutumlarındaki olumsuzlukların etkili olduğunu gösteriyor.

En çok kimlerde görülüyor?

Enürezis daha çok erkek çocuklarda görülüyor. Hastalığın erkek çocuklarında daha sık görülmesinin altında yatan nedenin genetik faktörler olduğu düşünülüyor. Diğer yandan erkek çocuklarına karşı toplumda daha toleranslı bir yaklaşımın hâkim olması ve buna bağlı olarak da tuvalet eğitiminde yeterli sonuç alınamamasının da hastalığa neden olduğunu aklımızda tutmalıyız.

Tuvalet eğitiminin çocuğa ne zaman verilmesi gerekiyor?

Tuvalet alışkanlığının 2,5 - 3 yaşında kazanılması gerekiyor. Çocuk, yürümeden bu konuda çaba sarf etmek başarılı sonuç alınmasını engelliyor. Ebeveynlerin çocuğu korkutmaya yönelik yaklaşımlari ise tedavi sürecini olumsuz etkiliyor.

Hastalığın tedavisi nasıl yapılıyor? Anne ve babaların alabilecekleri önlemler nelerdir?

Tedavinin etkin olmasında başta anne olmak üzere, ailenin çocuklarıyla ve tedaviyi yürüten ekiple kurduğu işbirliği önem taşıyor. Ancak tedaviyi tam özümsemeyen ve işbirliğine yatkın olmayan ailelerde bu tedavi başarısız olabiliyor. Anne ve babaların her zaman çocuklarına karşı besledikleri sevgilerini sergilemeleri gerekiyor. Bunun yanı sıra öncelikle bu sorunu aşmak için almış oldukları tıbbi ve psikolojik desteklerden yararlanmaları önemli. Bunu geçici bir durum olarak görüp bir girişimde bulunmamaları, en olumsuz davranışların başında geliyor.

Tedavi başlamadan önce olası organik nedenlerin ayırt edilmesi gerekiyor. Ayrıca tedavi süreci içine çocuğun da etkili bir biçimde katılması, başarısının somutlaştırılması ve başarısını paylaşmasına olanak sağlanması için çocuklardan bir takvim hazırlamaları ve o gün nasıl kalktıklarını “ıslak - kuru” biçiminde yazmaları isteniyor. Okuma yazma bilmeyen çocuklara ise “güneş - şemsiye” gibi resimler çizdiriliyor. Ayrıca çocuğun sıvı alımının düzenlenmesi ve çocuğa gazlı ya da kafeinli içecekler verilmemesi ya da kısıtlanması öneriliyor.

Çocuğun yatmadan önce tuvalete çıkmasını sağlamak, gece uyandırmak ve altına yapmadığı zaman ödüllendirmek de enürezis hastalığının önüne geçilmesinde faydalı oluyor. Bazı olgularda bu tedaviye alarm tedavisi de eklenebiliyor. En etkin tedaviyi anne başta olmak üzere, ailenin çocuklarıyla birlikte bu tedavi planını yürüten ekiple kurduğu işbirliği oluşturuyor. Ancak tedaviyi tam özümsemeyen ve işbirliğine yatkın olmayan ailelerde bu tedavi başarısız olabiliyor. Davranış ve alarm tedavilerinde başarı oranı %90’ların üzerine çıkıyor ve yineleme riski azalıyor. Alarm tedavisinin başarısızlığı ya da kullanılamaması halinde Desmopressin tedavisi gibi değişik ilaçların kullanılması gündeme gelebiliyor.


Konular