Çocuklarımıza karşı görevlerimiz

Çocuklar, her şeyin gerçek sahibi olan Allah'ın insanoğluna lütfettiği en güzel ve şükrü en meşakkatli nimetlerden biridir hiç şüphesiz. En güzel nimet olmasının yanında şükrünün eda edilmesi de en ciddi titizliği isteyen, büyük bir sorumluluktur. Her nimetin şükrü, nasıl kendi cinsindense, çocuk nimetinin şükrü de, onları salih bir mü'min ve mü'mine olarak yetiştirmektir.

Çocuklar, anne babaları için dünya hayatında gurur ve övgü kaynağı olabileceği gibi, utanç kaynağı da olabilirler. Bu ikisi arasındaki durum, anne babaların çocuklarına verdiği eğitim ve terbiye ile ilgilidir. Kur'an-ı Kerim'de; "Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür" buyrulur. Evlilik kurumunun ilk temeli olan neslin devamını sağlama düşüncesinin meyvesi olan çocuklara karşı, ölçülerini Allah'ın çizdiği sınırlar ve sorumluluklar vardır.

Hz. Peygamber örneğinden, ailelerin çocuklarına karşı görevleri olduğunu öğreniyoruz. Bu görevlerin ilk basamağı ve diğer eğitim çalışmalarının karşılığının olmasının ilk adımı; helal rızıktır. Anne-babaların çocuklarına karşı ilk ödevi, onların rızıklarını helal yollardan temin etmektir. Ailelerin temel hedefi, çocuklarını ateşten ve şeytan korumak olacaktır.

Rabbimiz, şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun..." [Tahrim 6]
Kız mı, erkek mi, sağlıklı mı?

Hamilelik sürecinde ve doğumun yaklaştığı günlerde, anne babaları en çok endişeye sevk eden durum, çocuklarının sağlıklı olup olmayacağıdır. Cahiliye döneminde ve genel İslam öncesi tarihlerde kız çocuklarının utanç sebebi sayıldığını, erkek çocukların yiğitlik sembolü olarak anıldığını biliyoruz. Son Peygamber (sav) Efendimiz, Tirmizi'de geçen bir hadiste şöyle buyurur: "İki kızı veya iki kız kardeşi olup da, maişetlerini güzelce sağlayanla cennette beraber oluruz"

Tek taraflı olarak kız çocuğuna ya da erkek çocuğuna adaleti yıpratacak şekilde değer vermek, hem Allah'a itaatsizlik hem de adaletsizlik olacaktır. Rabbimiz şöyle buyurur: "Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allah'tır" [Şura 49, 50]

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe validemize, yakınlarından birinden bir doğum haberi verildiğinde, hiçbir zaman "Kız mı, erkek mi?" diye sormamıştır. Hz. Aişe validemiz, aldığı doğum haberine; "kusursuz mu?" diye sorar, kusursuz olduğunuz öğrenince de "Elhamdülillah" demiştir.

Peygamberimiz (sav), kendisine yeni doğan bir bebek getirdiklerinde, ağzında bir hurmayı ezip bir kısmını bebeğin damağına sürerdi.
Çocuk terbiyesi her şeyden önemlidir

"Hiçbir baba, çocuğuna güzel edepten daha üstün bir şey bağışlayamaz." [Tirmizi]

Ailelerin çocuklarına karşı görevleri içerisinde en önemli hususlardan biri de, onları kâmil bir Müslüman ahlakıyla yetiştirip, terbiyelerine büyük hassasiyet göstermeleridir. Zira çocuklar, yarınki toplumdur. Eksik yetiştirilen, İslam ahlakı ve Peygamber terbiyesi üzerine yetiştirilmeyen çocuklar, ileriki dönemlerinde toplumu oluşturacaklarından bütün bir toplumun ifsat edilmesine sebebiyet vermek mümkündür.

Çocuğun söylenenleri anlama çağına gelmesi ve tam olarak konuşmaya başlamasıyla, eğitimin de başlayabileceğini bilmemiz gerekiyor. Çocuk eğitimiyle ilgili sorumluluk tamamıyla anne ve babaya düşüyor. Taha Suresinin 132. ayetinde şöyle buyruluyor: "Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et. Senden rızık istemiyoruz. Sana da biz rızık veriyoruz. Güzel sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır."

"Çocuklarınızı şu üç edep üzere yetiştirin; Peygamberini sevmek, onun aile halkını, dost ve yakın arkadaşlarını sevmek, Kur'an okumak" [Tabarani]

Anne babaların çocuklarına karşı görevleri elbette sadece çocuğun doğumundan sonra başlamıyor. Burası dikkat isteyen bir husustur. Çocuklara karşı görevlerimizi, doğumdan önce, hamilelik esnasında ve doğumdan sonra diye üçe ayırmak daha doğru ve yerinde olacaktır.
İsim vermek

Peygamber Efendimiz (sav), çocuklara güzel, anlamlı ve hayır hatırlatacak isimler konulmasını teşvik ve tavsiye etmiştir. Kötülük, şiddet ve kabalık çağrıştıran isimleri değiştirmiştir. Efendimiz bazı isimlerin verilmesini yasaklarken bazı isimleri de övmüştür. Peygamberimiz "Allah'a en sevimli gelen isimlerin Abdullah ve Abdurrahman olduğunu" bildirmiştir. Çocuklara isimlerinin ne zaman verileceği konusunda kesin ve kati bir bilgi yoktur. Doğduğu gün olabileceği gibi, üç gün sonra veya akika kurbanının kesildiği yedinci gün de olabilir.
Kulağına ezan okumak

Yeni doğan çocuklara isim verilmeden önce, sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okumak, rivayetlerde sünnet olarak geçer. Bu uygulama Hz. Peygamber (sav)'ın uygulamasıyla sabittir. Efendimiz (sav) torunu Hasan doğduğunda, Hasan'ın kulağına ezan okumuştur.
Akika kurbanı kesmek

Akika kurbanı, Hanefilerin yaygın kanaatine göre nafile sayılmış bir ibadettir. Yeni doğan çocuk için kesilen kurbandır. İbn Mace'de geçen rivayetlerle, Efendimizin Hz. Hasan ve Hüseyin için akika kestiği bildirilmiştir.
Sünnet ettirmek

Hz. İbrahim peygamberden devam eden bir sünnettir. Peygamber Efendimiz (sav) Hasan ve Hüseyin'i yedinci günlerinde sünnet ettirmiştir.

Resulullah'a, çocuğa namazın ne zaman emredileceği soruldu

Cabir (ra) "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nefislerinizin aleyhine dua etmeyin, çocuklarınızın aleyhine de dua etmeyin, hizmetçilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarınızın aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'ın duaları kabul ettiği saate rast gelir de, istediğiniz kabul ediliverir." [Ebû Dâvud]

Resulullah'a bundan (namazın çocuğa ne zaman emredileceğinden) sorulmuştu: 'Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin' buyurdu. [Ebû Dâvud]

Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav)'la birlikte demirci Ebu Seyf (ra)'nın yanına girdik. O, Resulullah (sav)'ın oğlu İbrahim'in sütbabası idi. Resulullah oğlunu aldı, öptü ve kokladı. Daha sonra yanına tekrar girdik. İbrahim can çekişiyordu. Bu manzara karşısında Resulullah'ın gözlerinden yaş boşandı. Abdurrahman İbnu Avf (sav): "Sen de mi (ağlıyorsun) ey Allah'ın Resulü?" dedi. Peygamberimiz: "Ey İbnu Avf! Bu merhamettir!" buyurdu ve ağlamasına devam etti. Sonra şöyle söyledi: "Gözümüz yaş döker, kalbimiz hüzün çeker, fakat Rabbimizi razı etmeyecek söz sarf etmeyiz. Ey İbrahim! Senin ayrılmandan bizler üzgünüz!" [Buhârî]


Konular