Çocuk Psikolojisi

Çocukların sinirli ve stresli anları

Çocuğunuz bir yaşını geçtikçe daha çok hareketlenmeye, evde ne var yok keşfetmeye başlar. Hiçbir yaptırımdan anlamaz. Ne kadar “dur, yapma, hayır” deseniz de gözünüzün içine baka baka bildiğini okur. Çekmeceleri boşaltırken siz yanına yaklaştıkça daha hızlı boşaltmaya başlar. Bunların yanlış olduğunu ona anlatmak çok zordur. Bu dönemde çocuklar “hayır”ın en azından hoşlanılmayan bir şeyi ifade ettiğini fark ederler, fakat buna uyma davranışı geliştiremezler. Çocuğa sürekli müdahalede bulunulduğunda o da benliğini daha çok ortaya koyma yarışına girerek yaramazlıklarında ısrar edecektir. Bu yaştaki çocuklar hayli meraklıdırlar ve daima istediklerini yaptırmak isterler. Güvenliğini sağladıktan sonra, araştırıp keşfetmesine, merakını gidermesine izin vermek gerekir.

Çocuğun güvenliği için ulaşabileceği yerlerdeki temizlik maddelerini, tehlikeli eşyaları ve boğazına kaçacak türdeki her şeyi ortadan kaldırdıktan sonra çekmecelerin birine eline almasında bir mahsur olmayan küçük kaplardan koyarak merakını gidermesine yardımcı olabilirsiniz. Diğer dolapların kapaklarını açamayacağı şekilde lastiklerle bağlamak, vitrin kapaklarını bantlamak gerekebilir. Bunları yaptıktan sonra asıl mesele çocuğun ilgisini nelere yöneltmesi gerektiğini bulmaktır.

Çocuk Gelişim Devreleri

Çocuğu gelişimi derken, sadece fiziksel gelişmeyi kastetmiyoruz. Çoğu zaman aile büyükleri, iyi beslenmiş, kilolu çocuğun annesini tebrik ederler: "Çok iyi bakmışsın; maşallah tosun gibi!"

Diğer taraftan, zayıf vücutlu bir çocuğun annesi ona iyi bakamadığı endişesiyle hep suçluluk duygusu içindedir. Aile büyükleri ve komşu kadınları da zavallı anneyi çekiştirmekten geri durmazlar.

Çocuğun kilosu ve boyu, beslenmeden ziyade soyaçekimle ilgilidir. Önemli olan çocuğun kilosu değil, sağlığıdır. Ancak daha da önemlisi, beden sağlığı ile birlikte ruh sağlığıdır. Öyle anneler vardır ki; elinde kaşık çocukla kovalamaca oynar. Ona bir kaşık fazla yemek yedirmeyi marifet zanneder. Çocuğa kilo kazandırmaya çalışırken, ruh sağlığını tehlikeye soktuğunu ve çocukla çatışmaya girdiğini bilmez.

Çocuğu Tanımak

Çocuğu anlamak ve onunla anlaşmak sanıldığı kadar kolay değildir. Çocukla yaşadığımız bütün çatışmaların temelinde onu yeterince tanımamak yatar. Vaktiyle çocuk psikolojisine ait okuduğum İngilizce bir kitapta yazar konuya İncil´den aldığı bir cümleyle başlıyordu. Hatırladığım kadarıyla cümle şöyleydi: "Eğer çocuğunuzla konuşurken ona benzemezseniz; gökler âlemi size kapanır." Peygamberimiz bunu daha sâde bir dille anlatır ve der ki: "Çocuğu olan onunla çocuklaşsın."

Burada çocuklaşmaktan kastedilen şey, çocuk gibi davranmak değildir. Çocuklaşmak demek, onun zihin ve ruh yapısını bilmek ve buna göre davranmak demektir. Çocuğu eğitirken onunla yaşadığımız bütün çatışmaların ve problemlerin altında bu bilgisizlik yatar.

Evlenme çağına gelen çoğu gençlerimiz çocuk psikolojisine ve eğitimine dair hiçbir bilgiye sahip olmadan, bu konuda bir tek kitap okumadan evliliğe adım atıyorlar. Çocuk sahibi oldukları zaman da anadan babadan gördükleri gibi, geleneklere göre, onu eğitmeye çalışıyorlar.

Takdim

Babamı Özlüyorum

İnsanlar, genellikle her zaman beraber oldukları varlıkların değerini yeterince bilemez. Bunun gerçekliği, aile hayatında daha belirgin bir tarzda yaşanır. Her gün görüştüğünüz ve bir arada olduğunuz için sık sık sürtüşüp çatıştığınız anne, baba, eş ve çocuklarınızdan uzaklaşmak zorunda kaldığınızı düşünün. Birden o insanların sizin için ne kadar önemli olduğunu fark etmeye başlarsınız. Bir de onları kaybederseniz, artık kavuşmak mahşere kaldığından, kaybın içinizde doğurduğu boşluk giderek büyür, sonra da içinizi büyük bir acı kaplar.

Annesiz büyüyen çocuklar, bir tarafı yıkılmış ev gibidir. Çocukluğumuz yaz günlerini, beni çok seven ve erkek çocuğu olmayan dedemin çiftliğinde geçirdiğim için, anne eksikliğinin çocuklarda nasıl bir yara oluşturduğunu bilirim. En çok da bütün çocuklar oyunu bırakıp annesinin sesine koşarken, bir taşa oturup annemi özlediğim akşam üstlerinde ağlamaklı olduğunu hatırlarım.

Çocuğumuzu Olduğu Gibi Kabul Ediyor muyuz?

Küçücük yavrunuzu kucağınıza ilk aldığınızda; onları ömür boyu gönüllü olarak kabullenirsiniz. Farkında mısınız? Bu öyle bir kabullenmedir ki,onlar gelişip sizin gibi yetişkin olana kadar devam eder. Zorlu bir seyahat;çünkü,zaman zaman çocuklarımızın yetişmekte olan, farklı bireyler olduğunu unutur, bizim gibi düşünmelerini , hayallerimizi gerçekleştirmelerini bekleriz....Niçin? Çünkü onlardan kendimizin gerçekleştiremediği beklentilerimiz vardır. Çocuk aile büyüğünden farklı düşünüp,farklı duyup, farklı algılayabilir. Ancak çocukların olaylara biz büyükler gibi koşullanmış gözlerle değil, saf ve çocuksu bir bakışla baktıklarını,duygularının daha katıksız olduğunu düşünmek veya çocuğun farklı bir yapı ve bünyeye sahip olabileceğini kabul edebilmek?




Ergenlik Çağında Kimlik Arayışı ve Bağımsızlık Çabaları

Ergenlik çağının en önemli çabası kimlik arayışıdır. Gencin kişilik özelliklerinin farkına varması, bu özelliklerin gerçekleşmesini engelleyen her türlü olumsuz şartlarla mücadeleye girişmesi kimlik arayışı olarak isimlendirilmektedir. Başarılı olduğu sürece öz güveni artar, kendisini değerli hisseder. Başarısızlığa uğradığı veya engellendiği zaman hırçınlaşır, saldırgan davranışlarda bulunur. Gencin yeteneklerini keşfetmesi, başkalarından farklı olduğunu görmesi için ailenin dışına çıkması gerekmektedir. Anne babanın verdikleri ona yetmez. Bu dışarıya yönelişe bağımsızlık isteği diyoruz. Anne baba çoğu zaman gencin bağımsızlık isteğini aileden kopma olarak değerlendirir. Halbuki gencin amacı aileden kopmak değildir. O dış dünyayı, diğer insanları tanımak istemekte, ailenin içinde olduğu kadar toplum içinde de bir yer edinmek istemektedir.



Pozitif tutumu sürdürmek

Çocuğunuz problem çözme konusunda özgüvenini sık sık kaybediyor ya da siz gereğinden çok endişeleniyor veya aşırı şekilde korumacı davranıyorsanız, bu çok önemlidir.

Aşağıdaki cümleleri sürekli olarak içinizden, çocuğunuz bir sorunla yüz yüze geldiğinde de sesli olarak tekrar ederek, içinizdeki içgüdüsel anababayı pozitif bir yere oturtur ve böylelikle ilk adımı atmış olursunuz.

• Pozitif ve yapıcı şekilde ele alınırsa, çocuklar her duygusal travmayı atlatabilirler.
• Çocuklar, sorunlarını çözerek psikolojik olarak güçlenirler.
• Çocuklar problem çözme yoluyla çok değerli yaşam becerileri edinirler.

Çocuklarınızın pozitif düşünmesine nasıl yardım edebilirsiniz?

Sabah

Güne pozitif düşünerek başlamaları için yardımcı olun. Bu elbette, her sabah 7:00´de pırıl pırıl ve neşeli olmanız gerektiği anlamına gelmez, ama tersi de olmamalı. Örneğin, şunları deneyebilirsiniz:

• Biraz erken kalkmaya çaba gösterin. Böylelikle, herkesin o gün neler yapacağı konusunda sohbet etmeye zamanınız olur.

• Sızlanmaları ve şikayetleri engellemeye çalışın ve bunları dinlemeyi günün ileri saatlerine bırakın.

• Çocuklarınızın etkileyemeyeceği ya da kontrol edemeyeceği sorunlarının kafalarını sürekli meşgul etmesini engelleyin. (Sabah haberlerindeki açlık, savaş, trafik terörü ya da politik sorunları dinlemek istiyorsanız, bunu yalnız başınıza yapmaya çalışın.)

Yatma vakti

Günü pozitif bir biçimde bitirmelerine yardım edin. Anababaların çoğu bunu bebeklere ya da küçük çocuklara uygular, ama çocuklar büyüdükçe bu alışkanlıklarını terkeder. Aşağıdaki soruları kendinize sık sık sorarak, küçüklüklerinde onlara verdiğiniz pozitif düşünceleri sürdürmeye çalışın:

Cesaret ve bağımsızlık

Çocukların, artık hazır olduklarında, yapabilecekleri şeyleri kendi başlarına yapmalarının mümkün olduğu bir çevreye gereksinimleri vardır. Pek çoğumuzun maddi olanakları, çocukların boyunda mobilyalar satın almaya yetmez, ama çocuklarımızın evde daha bağımsız hareket edebilmelerine olanak sağlamak için, ufak tefek birtakım değişiklikler yapabiliriz. (Örneğin, paltolarını rahat aşabilmeleri için, askılarını boylarının uzanacağı yerlere koymak, dolaplarını boylarının yetişeceği ebatlarda satın almak ve kırılmaz tabak çanak kullanmak.)

Bu konuda önemli olan bir diğer unsur ise, evinizin coğrafi konumudur. Pek çok insan bugün, çocukluklarında evlerinin çok izole bir yerde olmasından ya da okullarından veya arkadaşlarından çok uzakta yaşamalarından ötürü sosyal gelişmelerinin engellendiğini düşünmektedir. Çocuklar büyüdükçe, dar aile çevrelerinin dışındaki olanaklara ve arkadaşlıklara gereksinim duyar, izole olan çocuklar kendilerini farklı ya da "dışlanmış" hissederler ve sosyal becerilerini geliştirecek yeterli fırsatları olmaz.

Güven

Çocukların, ideal olarak, içlerindeki maceraperest ruhu tatmin edebilecekleri, hiçbir kısıtlama olmadan araştırabilecekleri bir çevreye gereksinimleri vardır. Bugünkü koşullarda ortalama bir evde çocukların cesaretinin koşulsuz olarak kısıtlanacağı bir gerçek, ama o yaşlardaki merak duygularının gereksiz birtakım tehlikeler ve sınırlamalar nedeniyle engellenmesini önlemeniz gerekir. Benlik saygısını, dolayısıyla da özgüvenini, geçirdikleri kaza sonucunda sakat kalmaları nedeniyle kaybetmiş pek çok hastam oldu. Psikolojik özgeçmişlerine sakar, dikkatsiz ya da aptal etiketleri yapıştırılması yüzünden, benlik saygıları önemli ölçüde zarar gören insanlar tanıdım. Çünkü bu insanlar:

- çok değerli bir vazoyu uzanabileceği yükseklikteki bir raftan düşürüp kırmış,
- çok önemli bir kağıdı şömineye atmış,
- yasak olan ama ortada bırakılan şişeyi içip boşaltmış,
- annesinin ağzı açık çantasından cüzdanını alıp kaybetmiş,
- babası jiletini ortada bırakınca, kapıp köpeği traş etmiş veya
- bahçe kapısı olmadığı için sokağa fırlamıştır!

Çocuk psikolojisi ve gelişimi konusunda bilgilenin

Çocuğun iç dünyasını anlamak, çocuk psikolojisini bilmek,çocuğun sorunlarına eğilmek, çocuğu büyütmek sanki sadece annelerin göreviymiş gibi algılanır. Çocuk büyütme ile ilgili kitapları anneler okur, babalar değil. Çocukla ilgili her yayını anneler takip eder, babalar değil. Danışanlarımın hepsi, eşlerine çocukla ilgili kitap ve dergi okutamadıklarından yakınırlar. Bazı erkekler eşlerine, "Sen oku, bana anlat" derler ama anlatıldığı zaman da sıkılıp dinlemezler. Çocuğun herhangi bir sorunu olduğunda anne doktora götürür, psikologa anne getirir, üstelik babalar, çocuklarını psikologa götürdü diye annelere kızarlar. Kısacası, çocuk büyütmek annelerin görevidir, babalar da eve para getirir. Anne çalışıyor olsa bile bu gerçek değişmez.

Akrabalarınızdan destek alın

Eşinizi kaybettinizse sizi zor günler bekliyor demektir. Bu zor günleri geçirirken çocuğunuz ya da çocuklarınızı büyütme konusunda akrabalardan destek almak sizi biraz olsun rahatlatacaktır. Anneanne, babaanne, teyze, hala gibi, çocuğa yakın kişilerin size destek vermelerine izin verin. Bazı babalar bu konuda sert davranıp yardım kabul etmezler, çocuklarını tek başlarına büyütmeye kararlı olduklarım söyleyerek çevrelerindeki insanları da uzaklaştırırlar. Ancak bu dönemde evin kalabalık olması, siz işe gittiğinizde çocuğa bakacak birilerinin olması ya da çocuğu okuldan karşılayacak birinin olması gerekmektedir. Eve alınacak bir yardımcı yemek, temizlik işlerini yapabilir ama olayın sevgi boyutunu da düşünmeniz gerekir. Sizin sevginizin yanı sıra, akrabaların sevgileri de çocuğa ilaç gibi gelecektir.

Annesinin öldüğünün çocuğa nasıl ve ne şekilde söyleneceği konusunda bir önceki bölüme bakabilirsiniz (bkz. "Eşi ölen anneler"). Yaşlara göre ölümün çocuğa nasıl söyleneceğini, tekrar olmaması açısından bu bölümde yazmaya gerek duymuyorum.

Eşi ölen babalar

Babasını kaybeden çocukların durumunu, annesini kaybeden çocukların durumuna göre daha iyi görürüm. Çünkü çocuk belli bir yaşa kadar annesine bağlıdır. Anne sevgisi çocuğun dünyasında son derece önemli bir yer tutar. Kız olsun, erkek olsun, her çocuk anne sevgisi ile beslenir ve büyür. Kız çocuklar kendilerine annelerini model alırken, erkek çocuklar da iç güdüsel olarak annelerini mutlu etmek için kendilerince uğraşırlar.

Lise yıllarımda sınıfta bir kız arkadaşımız vardı. Yanlış hatırlamıyorsam lise ikideydik. Çok sessiz bir kızdı, kimseyle uzun uzun konuştuğunu görmezdik. Bazı günler gömleği ve eteği ütüsüz değil ama buruşuk gelirdi. Dersleri ne çok iyiydi ne de çok kötü. Orta derecede bir öğrenciydi. Tenefüslerde sınıftan dışarı çıkmazdı ve hiçbir organizasyona katılmazdı. Sanki sınıfta sadece bedeni vardı, ruhu yok gibiydi. Ama her zaman güler yüzlüydü, kimseyle kavga etmezdi, hocalara çok saygılı davranırdı. O kıza her baktığımda, içinde hüzün olduğunu hissederdim. Ne kadar güler yüzlü olsa da yüreğinde büyük bir acı varmış gibi gelirdi bana.

Çocuğa babasının ölümü nasıl söylenmeli?

Çocuk söz konusu olduğunda ölüm olayı anne açısından daha da açıklanamaz bir hal alır. Sadece anne değil, ailenin diğer fertleri de, babasının öldüğünü çocuğa nasıl söyleyeceklerini bilemezler. Sonuçta bu, insanın başına bir kez gelen bir olaydır ve kişiler bu konuda deneyimsizdirler. İlk akla gelen, çocuktan babasının öldüğünü saklamak olur. Çocukların yaşlarına göre, ölüm olayını algılamaları farklıdır.

1-2 yaşlanndaki çocuklar: Babalarının öldüğünü fark etmezler.

Hayatta tek başına kalmak

Evlilik ister uzun yıllardan beri, isterse kısa zamandan beri devam ediyor olsun, eşi ölen kadınlar kendilerini hayatta tek başlarına kalmış gibi hissediyorlar. "O benim her şeyimdi. Onu kaybedince hayata karşı yapayalnız kaldım" diyen pek çok kadın var. Çocuğunu tek başına nasıl yetiştireceğini düşünen anne sayısı az değil.

Gönül ister ki, tüm çocuklar anne-babaları ile büyüsünler, aileler dağılmasın, insanlar sevdiklerinden ayrılmasın, ölüm denilen bilinmezlik hiç olmasın. Ama hayatın gerçekleri böyle değil. Aslında hayat her anıyla bizi ölümle sınırlıyor ancak bizler farkında değiliz.