Aşkın Gücü

Ah M(B)ine\'l-Aşk

Bir çoğalmadan ibarettir aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir.
Devamlı artmayan bir duygunun aşk olması ne mümkün?

Sözün var olduğu günden beri, en fazla sarf edildiği alan aşktır. Aşk
üzerine söylenmiş sözlerin sınırı yoktur. Belki söylenmemiş söz de yoktur;
ama her dönemde başka türlü söylenmekten dolayı çoğalan söz vardır. Söz nötr
bir varlıktır, üst derecesi kelam, alt derecesi laftır. Sözün kelam
derecesinde konusu aşktır. Söze en güzel manayı aşk verir. Bütün
boyutlarıyla sözü aşkla söylediğiniz zaman sözün güzelliğini hissedersiniz.
Bir cümleyi aşkla yazın; görün cümle ne kadar güzelleşir. Usulen yazılan
cümleden muhatabın alacağı pek bir şey yoktur.

Hayatin aşktan yoksun olduğu hiçbir zaman gösterilemez ki. Bitkinin hayati
olsun, insanin hayati olsun, dünyanın hayati olsun, bütün hayatların her
kademede aşka ihtiyaçları vardır.

Aşkla bakmak; yürekle bakmak demektir. Göz sadece bir fonksiyonu yürütür;
ama fonksiyonun içini dolduran, onu san'ata dönüştüren gönüldür. Biz

Ey Aşk...

Ferhat’ın yoluna çıkan dağın adı unutuldu. Şirin’i hapseden zindanların duvarları çoktan toz oldu. Ferhat’ın Şirin’e aşkı dillerin ucunda sımsıcak konuşuyor, kalplerin taraçalarında terütaze nefes alıp veriyor. Dağ yıkıldı, duvarlar unutuldu, araya girip ayıranların isimleri anılmadı; ancak Ferhat’ın kalbinde olan, Şirin’in ruhunda gezinen aşk dağ gibi dimdik ayakta duruyor, yamaçlarını süsleyen pınarlardan nice dudak hâlâ daha hayat suyu içiyor...



Ağlama ey aşk, ağlama ki, Leylâ’yı Mecnûn’a uzak eyleyen çöl kaç kere kurudu, kumlarını kaç rüzgârın hoyrat eteklerinde savurdu ama Leylâ’nın gözyaşları hâlâ daha aşıkların yanağını yıkıyor, Mecnûn’un deliliği her gece aşıkların aklını başına getiriyor. Çöl kaybetti ey Leylâm; senin adın kaldı. Aşkı hor görenlerin adı çöllerin kumları gibi kimliksiz kaldı ama Mecnûn’un hatırı hep kaldı.