Annelik rolünde zorlanmak

Evlilik kadına ve erkeğe çeşitli sorumluluklar yüklerken evlilikteki rolünü benimsemeye çalışırken, günün birinde yaşamına yeni bir sorumluluk daha eklenir: Anne olmak.

Her kadın günün birinde anne olmak ister. Kadında içgüdü sel olan annelik sanıldığı kadar kolay bir sorumluluk değildir Bebeği sadece karnında taşımak,onu dünyaya getirmek, altını değiştirmek yetmez. Bebeğe zaman ayırmak gerekir, bu da annenin kendi zamanının büyük bir kısmını bebeğe adaması anlamına gelir. Evliliğin başında iki kişilik olan haya artık üç kişiyle paylaşılacak, üç kişiye göre yaşanacaktır. Bu ı yeni bir uyum süreci anlamına gelir.

Erkek, eşinin sorumluluklarını ne kadar paylaşırsa paylaş yükün çoğu kadındadır. Erkek sabah işe gittikten sonra kaç küçük bebeğiyle baş başa kalır. Artık istediği an dışarı çıkma arkadaşlarla buluşmak, kuaföre gitmek, banyoda keyif yapma telefonda sohbet etmek, yerini tamamen bebeğin ihtiyaçlar karşılamaya bırakmıştır. Saatler koşturmacaya yetmez. Ne zaman sabah olur, ne zaman akşam olur, anne anlayama bile. Günü yakalayamaz, kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz, sinirleri bozulur. Zaten doğumdan sonra hemen eski kilosu dönememenin stresi de vardır. Kendine güveni azalır. Küçük bir bebeğin tüm hayatım yönettiği düşüncesi, yaşamının kısıtlandığı hissi, kocasının artık onu fiziksel olarak beğenmediği düşüncesi yeni annenin depresif düşünceleri arasında yer alıp,büyümeye başlar.

Evliliğin gerekleri bir taraftan beklemezken, bebek de beklemez. Her ne kadar makineler yıkıyor olsa da çamaşırlar,
İşler kadının gözünde büyüdükçe büyür, kendisini bekleyen ütüler yapılması gereken akşam yemeği, evin derlenip toparlanması derken bir de aynada kendisine baktı mı? "Eyvah bana neler oluyor?" sorusu bir balyoz gibi başına vurur. Bakımsızdır, eskisi gibi güzel değildir, gözleri bir başka bakıyordur artık. Bu yük ona fazla gelmektedir. Bebek durmadan acıkmakta, altını kirletmekte ve ağlamaktadır. Yeni anne bunlarla başa çıkacak gücü olmadığını düşünür.
Bu duyguları hemen hemen her kadın yaşar. Bazı kadınlar daha yoğun, bazı kadınlar daha hafif yaşar ama mutlaka yaşanır. Akşam eş eve geldiğinde oldukça olumsuz bir manzarayla karşılaşır. Bitkin, stresli, sinirli, öfkeli ve yorgun bir kadın. Evlendiği kadın gitmiş, yerine sanki başka bir kadın gelmiştir. Sürekli söylenen, sürekli şikâyet eden bu kadını sakinleştirmek ve mutlu etmek artık eskisi gibi kolay değildir.

Ancak hayatta hiçbir şey aynı kalmadığı gibi, bu zorlu günler de sonsuza dek sürmez. Bebeğin tatlı gülücükleri, çıkardığı sevimli mırıltılar, küçücük elleriyle annesinin eline sıkı sıkı sarılması ve hızla büyüyor olması kadının gerginliğini hafifletmeye başlar. Zaman içinde anne daha pratik olmaya başlar. Ev işleri daha düzene girer, bebek her geçen gün daha sevimli oluyordur, kendisi zayıflamaya başlamıştır, zamanı daha nitelikli kullanmayı öğrendikçe hayat daha kolaylaşır. Zamanla eski sosyal yaşamına dönmeye başlar. Arkadaşlarına zaman ayırabilir. Çalışıyorsa iş hayatına geri dönmesi ona iyi gelir. Artık kendisine daha çok zaman ayırabiliyor, saatlerin peşinden koşmaktan yorulduğu günleri geride bırakıyordun Eşiyle mola verdiği yaşamı yeniden canlanıyor ve bu da onun kendine olan sevenini pekiştiriyordur.

Eşiyle uyumu sağlıklı olan, evliliğinde mutlu olan kadınlar Siliklerine anne olma rolünü kolay yerleştirebilirler. Ancak çoğu kadın eş ve anne rollerini birbirine karıştırabilir. Evliliği, anne olmayı sağlıklı yerleştiremez. Bazı kadınlar anne olduktan sonra çocuklarını hayatlarının merkezi haline getirerek eşlerini ve evliliklerini ihmal edebilirler. Bazı kadınlar anne rollerini eşlerine de genellerler ve eşlerine eş değil de anne olmaya başlarlar. Bazı kadınlar ise anne olmayı bir türlü benimseyemezler.


Konular