Acı

ACI

Demek böyle bir şeymiş AŞK

Hiç ummadığın zamanda hiç ummadığın bir insana karşı sana her ne yaparsa yapsın eksilmeyen bir kalp sızısıymış..
Tüm kriterlerin,beklentilerin,umutların anlamsızlaştığı kendi kendinle yaptığın bir mücadele süreciymiş daima kaybetmeye mahkum olduğun..

Ben bunu sanırım ilk kez yaşıyorum ve artık kendimi yargılamayı bu duyguyu bir mantığa oturtmaya çalışmayı unutmalıyım..

Bu hissin hiçbir mantığı,aklı,zihni ve tabiî ki gururu yok!!!
Sadece hissediyorsun,özlüyorsun,unutmuyorsun..
Yaşadığın her an sanki bıçakla kalbine ve beynine nakşedilmişçesine seni bir saniye rahat bırakmıyor..

Unutacağım,yok sayacağım neleri unuttum neleri yok saydım ben hayatta diyorsun ama nafile..Kaçtıkça daha çok kovalanıyorsun..Her kes ve her şey söz birliği etmişçesine görevini yapıyor ve bir fotoğraf karesi gibi bir anı hatırlatıyor sana..

Bir yandan kalbinde çok derin sızı hissederken bu zamanlarda bir yandan da mazoşist bir zevk alıyorsun..

Eşi ölen anneler

Ölüm, yaşayan her insana sevimsiz ve soğuk gelen bir kavramdır. Yaşarken ölümü düşünmek bize acı vereceğinden, savunma mekanizmalarımız o kadar gelişmiştir ki, yaşarken ölümü aklımıza bile getirmeyiz. "Nasılsa benim başıma gelmez" düşüncesi kişiyi hiç ölmeyecekmiş gibi davranmaya ve düşünmeye yönlendirir. Zaten her an ölümü düşünmek sağlıklı bir düşünme biçimi değildir. Kişi her an ölümü düşünerek yaşıyorsa zaten yan ölü anlamına gelir. Psikolojik güçlükleri olan bu kişilerin tedavi olmaları şarttır.

Susuyorum

Yangın yeri gözlerinden düşen kıvılcımlarla tutuştu yüreğim…

Önce ağlayan, sonra çığlık çığlık susan bir ben çıktı karşına…

Ellerimde titrek harfler dolanıyor…

Parmak uçlarım buz kesmiş…

Nefesim öyle yetersiz ki; ısıtamıyorum ellerimi…

Yüzümde geceden kalma gözyaşlarımın izleri geziniyor…

Her biri derin bir boşluk oluşturmuş…

Ellerimi üzerinde gezindirirken parmaklarım kanamaya başlıyor…

Her yanı kan kokusu sarıyor sevgili…

Aşkım kan ağlıyor…

Ben kan susuyorum…

Sen kan sunuyorsun…

SANA SEVGİM'İ BİR ÖMÜR MUHAFAZA EDERİM YETER Kİ SANA OLAN NEFRET'İMDEN KURTULAYIM...

Çok garip geliyor şu an ,aslında hep bildiğim o gerçek; HİÇ SEVMEDİĞİN BENİ….Özünde hep bildiğim ve sıklıkla kendi kendime ve hatta sana tekrarladığım bir şeydi aslında ama şu an bunu kanıtlayan tüm tavırların daha doğrusu tavırsızlıkların,içimde gizliden gizliye daima taşıdığım yanılma ihtimalimin umudunu tamamen yok ettiği için olsa gerek,garip geliyor..

TERKETTİĞİN GÜN

Hala dün gibi hatırlarım.
Hala bu gün gibi ağlarım.
Gözlerimin önünde beni terkettiğin o gün.
O saat,o veda anı,o yaşanan dram.
Seni bırakmamak için nasılda sarılmıştım sana.
Sende öfkeli nasılda çekmiştin boynundan ellerimi.
Düşürmüştün iki yana.
Seni bırakmamak için nasılda durmuştum kapıda.
Azmış bir köpek gibi.
Bağırmıştım sana.
Gidemezsiiiiin hayıııııır gidemezsiiiiiin.
Sen evet sen.
İlk defa nasılda bağırmıştın sen bana.
Gökten yıldızları düşürdün sanki.
Gideriiiim eveeeet gideriiiim karışamazsııııın.
Nuh dedin peygamber demedin.
Nasılda içmiştim sabahlara dek.
Resimlerine bakıp tek tek.
Nasılda ağlamıştım çocuklar gibi.
Nasılda yıkılmştım ardından.
Öylece kalakalmıştım.
Nasılda öfke kusmuştum sana.
O an elimde silah olsa vururdum seni.
Yo yo vuramazdım,kıyamazdım sana.
Sen benim aşkım,gülüm,sevgilimdin.
Gitmeyecektin.
Veda etmeyecektin bana.
Sen dayayıp sırtıma silahı.
Çekmeliydin tetiği.
Vurmalıydın bu garibi.
Vurmalıydın acımasızca.
Ölmeliydim şuracıkta.
Bu ayrılığı yaşamamalıydım.

BU GECE SON

Bu gece son.
Resmine bakıpta ağlamalarım.
Mektuplarda teselli bulmalarım.
Buranın meyhanesinde sarhoş olmalarım.
Bu gece son.
Artık sana kavuşacağım.
Bu hasretlik bitecek.
Bu gece son.
Tek başıma sokaklarda dolaşmalarım.
El ele gezen çifte baka kalmalarım.
Yastıklara sarılıpta yatmalarım.
Bu gece son.
Artık sana kavuşacağım.
Bu hasretlik bitecek.
Bu gece son.
Her yağmur yağışında seni düşünmelerim.
Sevgisizlik ve sensizlikten üşümelerim.
Ben burada sen orada diye gücenmelerim.
Bu gece son.
Artık sana kavuşacağım.
Bu hasretlik bitecek.

NİHAT İLİKCİOĞLU

Kalbin dili...

Hiçbir şey gönlümde büyüttüğüm kadar saf değil. Hiçbir şey senin kadar masum değil içimde ki çocuk. Kim demiş sadece dumanlı dağlara kar yağar diye. Tüm karlar gönlüme yağar asıl. Ardından buzullar oluşur eteklerimde. İlmek ilmek dokunur damarlarıma simsiyah sözcükler. Her kelime dağ olur gönlümde. Her kar tanesi bir aşk türküsü… Notaları yoktur bu türkünün. Bu türkünün notaları ikinci cemre düşende gönle, yeniden bestelenir.

‘’Aşk ebruli bir tebessümdür kalbime.’’

Sonrası mı ?

Koyu bir sessizlik.

Ardı sıra bir yıldız kayması…

Yürek patlaması.

Ayrılığın ardından,diri kalan yürekler...

Önemli olan bulunduğunuz yer değil, hareket ettiğiniz yöndür - Oliver Wendell

Ayrılığın bir ateş misali yalayıp geçmediği bir yürek var mıdır? Gözden dökülmemiş, bu acıya değmemiş kaç göz yaşı vardır?

Açın göğün perdelerini, uzanmak istiyorum, bütün nefeslerimi biriktirdim haykırmak istiyorum. Yıldızları neden yok bu gecenin, ayı neden göremiyorum. Kendimden kaçmak kurtulmak istiyorum. Ayrılığın o kocaman boşluğuna düşmek istemiyorum. Baştan başa gurbet bu hayat, sılaya kavuşmak istiyorum.

İçimdeki bu acı beni nerelere sürükler,hangi dumanlı dağlar başında beni bana gösterir. Gösterin bana gösterin kalabalıklar! bu defa ayaklarım beni hangi menzile ulaştırır. Yarım kalmış tebessümler var dudaklarımda. Yarım kalmış cümleler sayfamda. Ve yarım kalmış dualar var dilimde. Ve hayatın kendisi bitmemiş bir cümledir. Yarım kalan bir nefestir hayat, bilirim...

Çekiyorum sevgimin tetiğini

Çekiyorum sevgimin tetiğini
Kalbimi namlunun ucuna hedef gösterip
O korktuğun sevgimle vuruyorum kendimi
Sen önce vurdun sonra acıdın bu can'a

Matem rengi kelimelerle oynar oldu ellerim
Her yeri sis kaplamış
Uzaklığın gözlerimin önünde erirken çarelerim git gide tükeniyor
Vuslatının eşiğinde sefalete sürükleniyorum sanki

Ruhuma düşen cemrelerin tükendiğinden olsa gerek soğudu içim
Bir bahar esintisi, ufkuma doğacak güneş, seyrime düşen meltem zannetmiştim
Oysa şimdi buz kapladı yüreğimi
Zamana sığındım titreyen yetim bir çocuk masumluğunda
Aslını görmeyen gölge cahilliğinde kaldım karanlıklarda

Yaralarıma parmaklarımı bastırdım görünmesin diye
Ama ellerimden taştı kandamlaları
Bakışların tuz gibiydi yar kanadı yaralarım
Saklanmadım
Boğazımı dikenli tellerin yırttığını umursamadan yuttum bakışlarını

Yelkenleri suya indi gönlümün
Dimağımda kuru gürültülerden bozma suskunluğum
Sen “benden ne istiyorsun” dedikçe lal kesildi dilim
Hiçbir şey istemedim senden

Demedim mi?

Demedim mi bu hasret bitirir seni

Ay dolanır gider, yalnız kalırsın

Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın

Demedim mi yüreğim sevme!



İşte ne gözyaşı, ne yemin, ne söz....

Geri dönen hangi güvercinin var?

Senin hangi çiçeğini sakladı bahar?

Demedim mi aklım, inanma!



Bir gün naza çeker kendini demedim mi?

Görmesen zindana döner bu şehir...

Görsen, umursamaz, aldırmaz kafir

Demedim mi gözlerim bakma!



Demedim mi bu ürperten sıcaklık...

Bu taze güzellik kaybolur birgün?

Sonra boşu-boşuna aranır, dövünürsün

Demedim mi ellerim dokunma!



Demedim mi bir gün susar şarkılar

Sesine ses veren rüzgar olur...

istediğin kadar artık bekle dur...

Demedim mi kulağım duyma!



Birgün çıkıp gideceği belliydi

Ayan-beyan belliydi anlayamadın.

Başka bir rüyada şimdi o kadın

Demedim mi kollarım sarma!



Bütün çektiklerim senin yüzünden

Gölge bile geçirmezdin bir zaman üzerinden

Ah! şimdi paramparça oldun binbir yerinden

Demedim mi gururum kırılma!

Bilmezsin...

Gecelerden gecelere sızar karanlığım

düşler uyanır göğsümde

bedenim tarumar olur

iniltilerimden sarsılır yer,gök

leyl susuşlarıyla mühülenir dilim

mazlum bakışım ezilir yokluğunun ortasında

çehremde gülüşlerim eskir

zemheriye döner alnımdaki kader yazgısı

savrulup dururum sert boralarda

izinsiz gezinirim kentinin sokaklarında

namlunun ucunda ben

vurulan Sen olursun

kan tutar aşkımı

azgın ırmaklar gibi dökülür yaşlarım

nisan yağmurları engel olmuyor;

bu ayın ayrılık kokusunu dindirmeye

Acıların Açtığı

Gurbet gömlek gömlek… Yalnızlık katmer katmer… Avuç içleri açıkta, yürek yağmalanıyor… Gönül hüzünle örtülü…

Yalnızlık denizinde yüzmeyi bilmiyorsan, öğrenmekten başka çaren var mı? Yakın kim? Sevgili ne kadar sayar? Aşk ne işe yarar?

Kalp kaynamadan hikmet taamları nasıl pişer? Öyle acı ateşler vardır ki ancak kalp bilir tadını. Kim nasıl tarif edebilir onu? Kelimeler kaybolur, sözler sükût eder, sazlar kırılır acıdan…

Sen varsındır, bir de senle beraber kederin… Kelimesiz ve sessiz konuşursun kederinle… Kimse duymaz, kimse görmez seni… Gecenin koynunda iniltilerle inliyorsundur…

Kesret kanatır yaralarını… Kalabalıkların kabullenişi kandırıcıdır… Araftasındır… Kaçmak istersin de kaçamazsın Kaf dağlarının ardına…

Yollar kıvrılır durur önünde… Düğüm düğüm döner uzayıp giden günler… Bir ağaç ararsın gövdesine yaslanacağın, gölgesinde serinleyeceğin… Sıcak rüzgâr kumuyla vurur yüzüne…

Damlalar

Bir yağmuru bin damlaya göstermek vardı..

Bir kalbe bir güneşi.

Güneş vururdu dallara ve dallar sararırdı kenarından.

Işık süzülürdü buluttan ve gölge olurdu dağ taş..

Bazen sıcaktan ürperir kaçardı bulutlar,

Isıtırdı, yakardı güneş..

Teninde güneşin izlerini taşıyan gamlı çocuklar,

Bir sır gibi yüreklerine bastırdıkları acıyla dolaşırlardı..

Zamandan bihaber bebekler,

Neye güldüğünü bilmeden gülerken hayata,

Neye güldüğünü unutan büyükler de gülümserdi onlara..

Neye ağladığını unutan, neyin acıttığını unutan büyükler..

Sevdamız Bir Umutlu İmkansızlık

Zemheri sogugundayim yarim
Sensizligin pencesindeyim
Bir adim otesindeyim ellerinin
Bir anlik zamandir sesinin uzakligi
Ellerim uzansa yakalayamaz ellerini
Yurek verir de kendini duyamaz sesini
Bir baska dunyadasin sevgili
Seyran olmussun gozlerime yar
Seyrederim seni uzaklardan
Umutlu bir imkansizlikla beklerim
Istekli bir beklentisizlikle severim
Nasil anlatsam yarim derdimi
Haykiririm ismini
Dag duyar
Tas duyar
Gok duyar
Bilirim hissedersin sen de yarim
Duyamazsin ama beni
Bilirsin uzaklardayim ben
Yureginde yasatirsin sevgili beni
Gozyaslarin akar sessizce
Bilirsin hissederim gozyaslarini
Ama tutamam ellerimle
Silemem gozyaslarini dudaklarimla
Bilirsin sevgili
Mesafeler degildir bizi ayiran
Bir kus olur ucardim yine sana
Bir ruzgar olur eserdim senden yana
Yagmur olur yagardim sana
Gunes kavurmaz yuregimi
Bilirsin collleri asardim da gelirdim sana
Bilirsin mesafe tanimaz bu sevda
Bilirsin imkansizliklardir bizi ayiran
Sen ve yuregin kalirsiniz basbasa
Ne yere koyacagini sasirirsin sevdani
Kimle konusacagini bilemezsin
Bilirsin duslerine girer de dinlerdim seni